Saturday, August 4, 2012

STEPHEN W. HAWKING VE BEN by Nazan Saatci on Mary 19, 2011

STEPHEN W. HAWKING VE BEN

by Nazan Saatci on Mary 19, 2011


Bu bir rüya olmali ya da hayal. Karsimda Prof. Stephen Hawking, los isikli ofisinde kendine özel yapilmis sandalyesinde oturuyor. Ben, diger gazetecilerle birlikte bu genis odaya kabul edilmisim. Elimde dosyalarim, sorularimi kafamda evirip çeviriyorum. Korkunç derecede heyecanliyim. Böyle birisiyle röpörtaj yapmak herkese nasip olmaz.

Einstein’dan bu yana dünyaya gelmis en büyük bilim adami, en parlak fizikçi. Amerika Uluslararasi Bilimler Akademisi üyesi de olan bu ingiliz prof. ayni zamanda bir Kozmik bilimci.

Stephen Hawking 21 yasindan itibaren ALS yani Amyotrofik Lateral Skleroz hastaligiyla cebellesmis. Motor noronlarin sinir sisteminin yüzde 80’ini öldürmesi sonucu sesini kaybetmis, ama harika beyni hic bir hasar almadan çalismalarina devam etmis. Ünlü bilim adami yazilari sese çeviren bilgisayar yardimi ile sorulara cevap veriyor. Bugün buradaki bütün gazetecilerin sorularini bu yolla cevaplayacak.

Bir gazeteci soruyor; “Kara delikle ilgili son buluslarinizi açiklarmisiniz?”

Bu sorunun sorulacagini biliyordum. Dün gece saatlerce kara delik çalismisim. Astrofizikte kara deliklerin, yildizlarin evrimdeki asamalarinin son sürecini tamamlarlarken, sahip olduklari kütlelere göre, maddenin sikismasiyla içe çökme yaparak olustuklarini biliyoruz. Gözlenmeleri pek de mümkün olmayan kara deliklerin zaman içinde yapilan takipleri ve fizik kurallariyla gelistirilen varsayimli evrimleri, bilim adamlarini birbirleriyle yarisircasina yeni teoriler ortaya atmaya zorluyor.

Son olarak Hawking kendi varsayiminda, gözlemledigi asiri isiklari da gündeme getirerek, aslinda kara deliklerin yutup yok eden, cok da kara bir delik olmadiklarini, hiçbirseyi yok etmediklerini aksine içinde sakladiklarini ileri sürmüstü. Bu önemli bir gelismeydi. Iste gazetecinin bu sorusunun ardindan Profösör, kisa cümlelerle bu konuyu özetliyor bize.

Soruyor bir diger gazeteci; “Kitabinizda uzaylilardan da bahsediyorsunuz. Uzaylilarin varligini kabul ediyormusunuz?” “Evet” diyor” uzaylilar var ama pek de dost olmayabilirler”

Simdi de bir diger gazetecinin sorusu yankilaniyor odada;

“Buyuk Tasarim” isimli kitabinizda ” Dünyanin olusumunu illa bir Tanri düsüncesiyle izah etmek zorunda degiliz, bu mükemmel yapi bütün fiziksel hesap ve teorilerle izah edilebiliyor.”demissiniz. Yani sistemi aklimiz alirsa Tanri yoktur, aklimiz almazsa bir Tanri kavrami olabilir diye mi dusunmeliyiz.? “ Guzel soruymus diyorum kendi kendime. Müsade etseler de birde ben sorsam su sorularimi. Hawking’in elekronik sesi duyuluyor yine; ”Tanri yoktur, cennette yoktur. Cennet karanliktan korkanlarin peri masali hikayeleridir. Bir gün bilgisayariniz bozulacak ve siz evrende karanlikta kalip yok olacaksiniz.”

“Ölümden korkuyor musunuz?’ diye sorulan bir soruya söyle yanit veriyor. “ Hayir ölümden korkmuyorum, ömrüm boyunca ölüm ile içiçe yasadim. Sadece daha erken, cok isim var”

Nihayet atlayip soruyorum ben de; “Esiniz sizi bosarken Ataist oldugunuzu söylemis, siz de insanlarin davranislarini ve problemlerini çözemediginizi ve hatta kadinlari hiç anlayamadginizi söylemissiniz. Peki siz madem fizik kurallari ile ve matematik denklemleri ile herseyi izah edebiliyorsunuz, söylermisiniz üzüntünün hesabini nasil yaparsiniz?
Mutlulugu ne ile toplayip, üzerine hangi sayiyi ilave ettiginizde bulursunuz?
Sevinci hangi rakama böler, hangi toplamdan çikarirsaniz elde edersiniz?
Romantizmin sizce katsayisi nedir?
Sevgiyi hangi hesapla elde edebilirsiniz?
Neyin çarpimi size huzur verir?
Hangi matamatik denklemiyle nese üretebilirsiniz?
Ümidi nasil elde edersiniz?
Inanç hangi fizik kuraliyla ispatlanir?
Mr. Hawkins lütfen bir bölme islemi söyleyin ki bölünce mutluluk kat sayisi çogalsin?”

Etrafa bakiyorum, kimse yok. Sorularimi kimse duymamis. Halbuki ben dünya duysun istemistim. Stephen Hawking cevap versin istemistim. Bagiriyorum kendi kendime; “Tabi ya…Hay Allah, uzaylilar…nedeni onlardir, beyninize nufus etmisler sizin, sizi kullanip amaçlarina ulasacaklar. Insanliga boyle bir mesaji vermek seytan isi gibi.”

Sevgili hocam Nuri Öztürk. Kulaklariniz çinlasin.”Stephen Hawking’in dünya ile ilgili uyarilari bizzat kiyamet alametleri demistiniz. Cok da guzel demistiniz ya üzerinden uzaylilar geçmis.”

Sesimi kendim duyuyorum. Nerdeyim ben? Ne diyorum ben ya? Nereye gitti herkes? Bu bir kurgu filim çekimi mi?

Bugün üzgünüm. Ayakta alkisladigim bir bilim adami inançlarimi matematigin içine hapsetti, fizik kurallari ile de yok etti. Karistirmasaydik ya sunlari birbirine sevgili Hawking…Ne gerek vardi? Dedim ya söze baslarken bu bir rüya olmali yada hayal. Kesinlikle kabus gibi. Stephen Hawking kabusu. Çocugunuza söyle dediginizi dusünebiliyor musunuz? “Evladim, yasa git iste, nasilsa bir gün evrende yok olacaksin.”

Neyse ben bu kabustan uyandim, birazda konuya baska tarafindan bakalim. Artik önümüzde iki sik varmis.Ya evrende yok olup gitmeyi düslemek Stephen Hawking gibi. Yada sularin aktigi, hurilerin dolastigi bir cennette yan gelip yatmak, benim hayalim gibi. Kararinizi verin artik, ben kus seslerini ve rengarenk çiçekli bahçeleri seçtim. Arkamdan gelecek bütün dostlari da orada bekliyecegim. Insallah …

Sevgiler herkese…çok güzel bir gün olsun. Allah’a emanet olun.

Nazan Saatçi

Mayis 2011 / U.S.A

No comments:

Post a Comment