Friday, October 19, 2012

polemik


HISSETMEK

Yanlış düşünebilirsin,
Yanlış anlayabilirsin,
Yanlış yapabilirsin ama yanlış hissedemezsin !


*Lâ Edrî

umut

Bizim kalbimiz hep kırıktır çocuk;
Ama yinede eksik etmeyiz,
Sol cebimizden umudu....

Nazım Hikmet

Özlenen

Bir pınarsın içilen ama hiç kanılmayan,
Seveni yanıltmayan, sevince yanılmayan.
Özlenen sen, özleyen sen, özleten sen..
Varken doyulmayansın, yokken dayanılmayan

Ümit Yaşar OĞUZCAN

TEHLIKE YAKLASIYOR

TEHLIKE YAKLASIYOR

GDO Nedir?
GDO, yani Genetiği değiştirilmiş organizma, bir canlının genetik özelliklerinin insan eliyle laboratuar ortamında değiştirilmesiyle elde edilir. GDO, dünyamız ve canlılar üzerinde yapılan tehlikeli bir deneydir.
GDO'lar genellikle bir canlı türünün doğal hayatta sahip olmadığı bir özelliğin bir başka canlıdan gen aracılığıyla aktarılmasıyla elde edilir. Örneğin mısıra zehir salgılayan bir bakteriden gen transfer edilerek mısırın böcek öldüren zehir üretmesi sağlanır.
Bir canlının genetiğini değiştirmek ne sonuçlar doğurur?
GDO'ları üreten genetik mühendisleri canlılara lego muamelesi yaparlar*. Rahatlıkla bir parçanın çıkartılabileceğini veya bir başkasının takılabileceğini düşünürler. Oysa canlıların yapısı yap-boz gibi değildir. Canlının bütünlüğü on milyonlarca yıllık gelişimin sonucunda çok hassas bir denge ile oluşmuştur.
Canlılara yap-boz muamelesi yapmak o canlının bütünlüğünü, bu hassas dengeyi bozar.
Bu bütünlüğün bozulmasının ne gibi sonuçlar doğurabileceği asla öngörülemez. GDO üreticilerinin aksine genetik bilimi canlıların gen yapısının detayları ve genlerin birbiriyle etkileşimleri hakkında çok az bilgiye sahip olduğunu kabul eder.
GDO'lar hangi amaçla üretilir?
Dünyada yoğun biçimde kullanılan GDO'ların %99'u sadece 2 özellik taşır:
1) Böcek öldüren zehir içermek.
2) Yabancı otları yok eden kimyasal ilaçlara dayanıklı olmak.
Böylece tarlalarda fütursuzca zirai ilaç kullanılabilmektedir.
En çok hangi türlerin genetiği değiştirilir?
Mısır, soya, kanola ve pamuk dünyada ticareti yapılan GDO'ların %99'unu oluşturur.
GDO'lar bütün dünyada kullanılmakta mıdır?
Hayır! Dünyada 192 ülkenin 167'sinde GDO'lu tarımsal üretim yapılmamaktadır.
GDO'lar açlığa çare midir?
Hayır! Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası'nın öncülüğünde 300 bilim insanı tarafından hazırlanan ve Türkiye'nin de imzaladığı Dünya Tarım Raporu, GDO'ların verim artışı sağlamadığı ve açlığa asla çözüm oluşturmadığını açık olarak ifade eder. Zaten mevcut GDO'ların hiçbirisi verim artışını amaçlamamaktadır. Hedef sadece ot ilaçlarına direnç sağlamak veya yabancı böcekleri zehirlemektir. Peki öyleyse GDO'lar niye var?
Tohum üreten dev küresel şirketler aynı zamanda zirai ilaç da üretirler. Bu şirketler üretip patentini aldıkları genetiği değiştirilmiş tohumları yaygınlaştırarak kimyasal ilaç satışlarını da arttırmayı hedeflerler. Böylece üreticiler gitgide daha fazla kendilerine bağımlı hale gelirler. GDO'ların dayattığı endüstriyel tarım yöntemlerinden sadece devasa tarım şirketleri kazanç sağlarken, üreticiler, tüketiciler ve doğa büyük zarar görür.
Lego Muamelesi
Her canlı, yapı, özellik ve işlevlerinin bir tür kullanım kılavuzuna sahiptir. Bu devasa kullanım kılavuzuna genom diyoruz. Kılavuzu oluşturan ve neyin nasıl yapılacağının anlatıldığı her bir cümleye –veya iş emrine- ise gen adı veriyoruz. Örneğin insan genomu bu tarz 25000 cümleye sahiptir. Canlılar varlıklarını bu cümleler sayesinde sürdürür. Her bir hücremizde ayrı ayrı saklanmış olan bu ansiklopedide tam olarak neler yazdığı ve özellikle cümlelerin birbirini nasıl etkilediği ise insanlık için büyük ölçüde bir muamma.
İşte genetik mühendisliği GDO'ları bu sırlarını tam olarak bilmediğimiz kullanım kılavuzu içerisinde değişiklikler yaparak üretir. Genellikle GDO üretiminde yapılan işlem, bambaşka bir canlının kullanım kılavuzundan beğendikleri bir cümleyi alıp mevcut canlının kullanım kılavuzundaki rastgele bir yere yerleştirmeye çalışılmasıdır.
Örnek vermek gerekirse, diyelim ki elinizde bir standart mısır bir de böcek öldürücü zehir salgılayan bakteri var. Diyorsunuz ki “ah keşke bu mısır da böyle zehir salgılayabilse!” İşte bu noktada genetik mühendisleri devreye giriyor.
Genetik mühendisleri bu bakterinin kullanım kılavuzundan zehrin salgılanmasını sağlayan cümleyi bulurlar. Sonra bu cümleyi kitabın içinden keserek çıkartırlar ve mısırın kullanım kılavuzunda rastgele bir yere koymaya çalışırlar. Bu aşamada kılavuzun (veya iş akışının) bütünlüğünün bozulmasını, dışarıdan eklenen cümle ile kılavuzdaki diğer mevcut cümlelerin birbiriyle çelişip çelişmemesini ise pek dert etmezler.
GDO'lu Ürünler
Ülkemizde şu ana kadar 3’ü soya 13’ü mısır olmak üzere toplam 16 GDO çeşidinin ithaline izin verildi. Bu GDO türleri yem amacıyla kullanılmakta.
GDO’lu yemlerle beslenen hayvanlardan elde edilen süt, peynir, yumurta, et gibi temel besinler ne yazık ki doğrudan soframıza gelmekte. Üstelik etimizin, sütümüzün, yumurtalarımızın etiketlerinde hayvanların GDO’lu yem ile beslenmiş olduğuna dair hiçbir uyarı yok. Halkımızın tercih hakkı da, güvenle beslenme hakkı da elinden alınmakta. Üstelik bu durum yasalara da aykırı. Çünkü yasa, tüketicilerin tercih hakkının ortadan kalktığı durumlarda GDO’ların ithalatına izin verilmeyeceğini söyler.
Mevcut 16 ve izin bekleyen 13 çeşit yem amaçlı GDO’ya ilaveten soyadan mısıra, şeker pancarından kanolaya gıda üretiminde kullanılacak 29 farklı GDO çeşidinin başvurusu şu anda değerlendirme aşamasında.
GDO’lardan üretilecek olan mısırözü yağı, kanola yağı, mısır şurubu, mısır nişastası, soya lesitini gibi mamüller neredeyse satın aldığımız tüm paketli ürünlerin içinde bulunabilmekte. Tehlike çok büyük, bu tehlikeye dur diyecek zaman ise çok az! Eğer GDO’ların ithalatına bugünden dur demezsek yarın çok ama çok geç kalmış olacağız. Sofralarımızın ve sağlığımızın GDO’larca işgal edilmesini engellemek için sen de şimdi imza kampanyamıza katıl, GDO’lara dur de!
GDO'nun Sağlığa Zararları
• GDO'lar öldürücü alerjilere neden olabilir.
• GDO'lu yemler, hayvanlarda antibiyotik direncini artırır, antibiyotiklerin etkisini azaltır
• Çoğu GDO'nun içerdiği böcek öldüren toksinlere hamile kadınların kanında ve fetusunda raslandı.
• İtalya'da yapılan bir bilimsel araştırmada marketlerden alınan her 4 sütten 1'inde GDO geni parçalarına rastlandı.
• GDOların salgıladığı böcek zehirinin tamamının insan sindirim sisteminde parçalanmadığı ortaya çıktı.
• GDO ekim tarlalarında kullanılan yabani ot ilaçları, memeliler için toksik etki ve insanlarda hormonal dengeyi bozma riski taşıyor.
GDO'nun Çevreye Zararları
• GDO üretimi, süper dayanıklı böcek ve yabani bitki türleri yaratır. Bu türlerin varlığı ekosisteme ve tarıma büyük tehdit oluşturur.
• GDO'lar tozlaşma yoluyla doğal türlere bulaşarak biyoçeşitliliğe zarar verir.
• Zehir salgılayan GDO'lar, kelebekler gibi zararsız canlıların ölümüne neden olur.
• Zehir salgılayan GDO'lar zehirlerini köklerinden toprağa geçirirler. Zaman içerisinde bu zehirlerin birikimi çevre için tehlike içeriyor

GEC OLMADAN HAREKETE GECEBILIRSINIZ
ASAGIDAKI LINKTEN KATILIP HAREKETE GECIN
http://www.yemezler.org/?ref=245029









Bende kabahat

Bende kabahat


Davet ettim Geldiler.20 yaşında ben,35 yaşımda ben,40 yaşımda ben ve bugünkü ben dördümüz.

Birden 20 yaşımı, 35 yaşımın karşısına oturttum.40 yaşımın karşısına da, ben geçtim.yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.... Yatıştırayım dedim."Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı.Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.

Evin de içine ettiler.

Bende kabahat.Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine ...

CAN YÜCEL


Rumi’nin işiğinda: DOSTLAR, İNCE YAŞAMALIYIM BEN YİNE…

Rumi’nin işiğinda: DOSTLAR, İNCE YAŞAMALIYIM BEN YİNE…

by Nazan Saatci ve Dostlari on Friday,October  20, 2012 at 7:23pm ·

 Rumi’nin işiğinda:

DOSTLAR, İNCE YAŞAMALIYIM BEN YİNE…

Ne zamandır kavgam vardı Benliğimle...
İntikam'ı kalbinden hançerlemiştim.
Nefret'i yüreğimden çoktan göndermiştim.
İnadım ile dostça vedalaşmıştık.
Kıskançlık'la işim hiç olmaz, onunla dost ayrılmıştık.
Hırs'ı yenmiştim tavlada..bir daha da gelmemiş.
Kibir’i vurdum ayaklarından, dönmeyi düşünmemiş.
Gurur'a yenilmiştim ama bir daha dalaşmadık. 
Ve gecen hafta nihayet Öfkem ile savaştık
Ama böylesi Sevgi ile daha yeni karşılaştık.
Dedim ya uzun kavgalarım vardı benim, upuzun...
Tam ben kazandım derken…
Yüklerimi atmış hafiflemişken,
Egomu yenmiş…sadece O’na yönelmişken
Ah be Sevgi, böylesi çok, nerden çıktın karşıma.
İşim zor, anladım ki olmuyor sensizde,
İnsan bu, sevmeyi de seviyor, sevilmeyi de
Şımarmadan, yenilmeden benliğime,
Dostlar ince yaşamalıyım ben yine, çok ince...

Nazan Saatçi Nisan 2011/ U.S.A


How cruciferous vegetables prevent cancer

How cruciferous vegetables prevent cancer


How cruciferous vegetables prevent cancer


Cruciferous vegetables -- broccoli, cabbage, leafy greens, cauliflower -- help prevent breast and prostate cancer, U.S. researchers say.
Researchers at Vanderbilt University's Ingram Center showed a diet rich in cruciferous vegetables -- specifically the indoles they contain -- protects and improves breast cellular health.
"Indoles are organic compounds that have a positive impact on cellular health. One in particular, diindolylmethane has been shown to support the immune system and help keep hormones in balance, particularly estrogen," the researchers said. "In the body, estrogen gets broken down into a variety of metabolites, some of which promote healthy cells. Unfortunately, others can cause problems. Diindolylmethane has been shown to help the body produce beneficial estrogen metabolites with anti-oxidative effects."
Certain estrogen metabolites, which have been associated with obesity, chemical exposure and other causes, have been shown to derail cellular healthy, but diindolylmethane has proven to increase the good kind of hormone metabolites and decrease the kind that can challenge health, the study said.
Breast, prostate and other areas of hormone-related cellular health depend on this delicate balance, the study said.
Copyright United Press International 2012



KANSERE KARSI SAVASANLAR

KANSERE KARSI SAVASANLAR


Kanserin savaşçıları Kanserden korunmak için beslenmenin önemi gerçek anlamda 20 yaşından önce etkili. Bu yaştan önce başlayan bilinçli beslenme kanserden yüzde 40-50 oranında, 20 yaşından sonra da yaklaşık yüzde 20 oranında korur. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Erkan Topuz'un kansere karşı beslenme önerileri şöyle: 
Bitki kaynaklı yiyecekleri seçin: Günde ortalama beş porsiyon meyve ve sebze tüketin. Ayrıca fasulye, mercimek gibi tahıl ürünlerinden gün içinde birkaç kez yiyin. Bitkisel yiyecekler onlarca mineral, lif ve diğer yararlı maddeler içerir. Meyve, sebze ve tam tahıllar kanser türlerinden sizi koruyacak mükemmel yiyecek tercihleridir. Taze fasulye, soya gibi yeşil ve koyu yapraklı sebzeler ile brokoli, karnabahar, brüksel lahanası ve lahana, mide ve bağırsak kanserlerinden korur. Şalgam, şalgam suyu ve turpu bol miktarda yiyin. Havuç ve domates cilt kanserlerinden korur. 
Mevsim meyvelerini bolca yiyin: Özellikle greyfurtu kabuğuyla, kara üzümü çekirdeklerini çiğneyerek yiyin. Günde iki elma ve kayısının da kansere karşı koruyucu etkisi var. Meme ve bağırsak kanserlerinden korunmak için günde yarım kilo evde yapılmış yağsız yoğurt tüketilmesinde fayda var. Omega-3 açısından zengin olan semizotu, keten tohumu, çörekotu, fındık, fıstık ile somon, uskumru, sardalya ve mezgit gibi balıkları tüketin. Bağırsak ve mide kanseri riskini artırdığı için kırmızı etten uzak durun, ette sıralamanız balık, hindi, kırmızı et biçiminde olmalı. Günde en az beş bardak yeşil çay ve iki bardak domates suyu için. Çok sıcak, koyu kahve ve çaydan uzak durun. Mide kanserlerine karşı koruyucu etkisi ıspatlanan sarmısağı sofranızdan eksik etmeyin. Sarmısak pek çok kanser türünde bağışıklık sistemini güçlendirir. Çavdar, yulaf, kepek gibi lifli besinleri bolca tüketin.
 Yağı sınırlandırın: Tereyağı, iç yağı gibi hayvansal kaynaklı yağlardan ve margarinden uzak durun. Bu yağlar prostat, bağırsak ve rahim kanserleri riskini artırır. Zeytinyağı, soya, mısırözü, ayçicek gibi daha hafif yağları tercih edin. Alkolü ölçülü alın: İçki kanserden korunmak için hiç önerilmiyor. Alkolün miktarı ve uzun süreli düzenli içimi kanser riskini artırır. Alkol ve sigaranın birlikte kullanımı karaciğer, ağız, boğaz, yemek borusu ve gırtlak kanserleri için riski artırır. Ancak günde bir bardak kırmızı şarap özellikle de 'Cabernet Sauvignon' kansere karşı koruyucu ve kolesterol düşürücü bir madde içeriyor. Şarap yerine kara üzümü çekirdeklerini çiğneyerek yiyebilirsiniz.
 Kilonuzu koruyun: Obezite, yani şişmanlık, prostat, bağırsak, rahim ve meme kanseri için önemli bir risk faktörü. Fiziksel aktivite kilonuzu kontrol etmek için önemli bir adım. Ayrıca meme ve bağırsak gibi bazı kanser türlerinde riski çok düşürebilir. Haftanın en az üç günü yürüyüş, yüzme gibi 30 dakikalık bir fiziksel bir aktivitede bulunun. Kilolu olmak kadar hızlı kilo vermek de kanser riskini artırır. Hızlı kilo verme DNA'da hasara yol açabileceği için ayda 5-10 kilo arasında zayıflama vaat eden diyet reçetelerinden uzak durun. Bunların en büyük zararı hastanın bağışıklık sistemini güçlendiren yoğurt, et, meyve gibi yiyecekleri içermemesi. 
Küfe dikkat: Son kullanma tarihi geçen besinleri yemeyin, küflü besinleri çöpe atın. Etlerin mangal, barbekü gibi doğrudan ateş üzerinde pişirilmesi de yiyeceğin üzerinde kanserojenlerin oluşmasına neden olur. Etlerin üzerindeki yanmış kısımları temizleyin. Sucuk, salam gibi katkı maddesi kullanılan gıdaların tüketimini azaltın.