RUMİ’ NİN IŞIĞINDA…
Gözlerimden
süzülen yaşları durduramıyorum. Türbesinin önü kalabalık, yakın olmak
için adeta yarışıyorlar. Ben geride duruyorum, ona uzaktan bakıyorum.
Enerjisini hissediyorum önce, sonra onu görüyorum. Hz. Mevlana orada.
Eger görmek isterseniz gönül gözünüzü kullanın, görürsünüz.
“Çok çağırdın ama affet, anca gelebildim” dedim.
Gülümsedi. Ve o an gül yaprakları serpildi etrafa ve güllerin kokusu yayıldı.
“ Sen kendini çağırdın”dedi. “Geç değilsin, vakti şimdidir belki, hazırmısın?.”
“Hazırmıyım bilmiyorum” dedim.
“Yolun çok ama bir yerden başlamalı insan değil mi?”
“Haklısınız. Başarabilecek miyim?”
“Buradasın ya “ dedi.”Bir nedeni olmalı. Sen bileceksin.”
“Evet, biliyorum” dedim.” Inanıyorum da.”
Tekrar gülümsedi.
“Ağlamaktan imtina etme” dedi. “Gözyaşları köprü olur bizlere”.
“Istesemde durduramıyorum’ dedim. ‘Burada size bu kadar yakın olabileceğimi bilemezdim. Neredeymişim daha önceleri? “
‘Kendine kızma aksine…’
‘Haklısınız dedim. İçim içime sığmıyor. Sizinle konuşmak, böyle birşey olur mu?’
‘Neler olmaz ki’ dedi. ‘Artık biliyor olmalısın,’
‘Evet’ dedim…’mucizeler…dünya aslında çok güzel.’
‘Dünya mi? Evren mi güzel olan..yoksa yurek mi?’
‘Haklısınız, yüreğimizle güzel bakınca güzel görürüz. Ne demiştiniz siz; Dünyayı görmek icin gerçek göze ihtiyaç vardır.”
O an yanımdaki adama gözüm takıldı. Türbeye doğru secde ediyordu. Yanlış bu. Olmaz ki, doğru değil diye düşündüm ki kaşlarını çattı. ‘Eleştirme’ dedi. ‘Bırak herkes ruhunu özgür kılsın. Oda bilir, şükür secdesi bu. Belki yönünü karıştırmıştır, belkide yönü doğrudur, niyete bakalım.’
‘Tüh’ dedim, ‘ne çok hata yapıyoruz, düşüncelere gem vurmak zor.’
‘Gem vurma sende, sadece yönlendir..doğru ve güzele…’
‘Haklısınız’ dedim. ‘Hep yanımda olsanız, daha iyi öğrenirim ama yoksunuz.’
‘Yanlış’ dedi. ‘Yok muyum, emin misin?
‘Varsınız dedim gözlerimden yaşlar boşanırken. Aslında hep varsınız, hep benimlesiniz, ne aptalım.’
‘Hatırla’ dedi, ‘nefsini köreltirken, egonu yenerken, doğruluk sınavlarından geçerken, hep ben vardım yanında.’
‘Çok şükür Rabbim’e dedim, iyiki varsınız, bütün gönül dostları..iyiki varsınız.’
Göz yaşlarım sel oldu. Durduramıyorum.
Birden gözüm kalabalıktaki bir kişiye takıldı. Derin bir meditasyonda, ellerini önden bağlamış, saygı içinde. Ya kuzey ülkelerinden yada Amerika’lı, kumral, salkalları var.
‘Sizi görüyor gibi’ dedim.
‘Görür’ dedi.
‘Amerika’lı mı?’
‘Evet Adı İbrahim. O bana hep hizmet için gelir.’
İbrahim geri geri yürüyerek uzaklaşıyor türbeden. Arkasını dönmüyor. O adabı biliyor, derin bir saygı ve huşu içinde. Önümden cep telefonuyla konuşarak geçen kadını eleştirmeye korkuyorum. Neme lazim belki yine kızar. Döndüm baktım ama artık yoktu.
Hoşgörünün bu engin denizinde yüzmüş, sevginin doruklarına ulaşmış kutsal insanın mekanından ayrılırken içime bir huzur çöktü. Yine kavuşurmuyuz acaba? Ben sizi hep özleyeceğim, siz benim de ışığımsınız. dedim. Biliyorum o beni duyuyor.
Şeb-i Aruz, Aralık 2011
Konya / Nazan Saatçi
Ve Rumi’nin işiğinda:
DOSTLAR, İNCE YAŞAMALIYIM BEN YİNE…
Ne zamandır kavgam vardı Benliğimle,
İntikamı kalbinden hançerlemiştim.
Nefreti yüreğimden çoktan göndermiştim.
İnadım ile dostça vedalaşmıştık.
Kıskançlıkla işim hiç olmaz, onunla dost ayrılmıştık.
Hırsı yenmiştim tavlada..bir daha da gelmemiş.
Kibir’i vurdum ayaklarından, dönmeyi düşünmemiş.
Gurura yenilmiştim ama bir daha dalaşmadık
Ve gecen hafta nihayet Öfkem ile savaştık
Ama böylesi Sevgi ile daha yeni karşılaştık.
Dedim ya uzun kavgalarım vardı benim, upuzun,
Tam ben kazandım derken…
Yüklerimi atmış hafiflemişken,
Egomu yenmiş…sadece O’na yönelmişken
Ah be Sevgi, böylesi çok, nerden çıktın karşıma
İşim zor, anladım ki olmuyor sensizde,
İnsan bu, sevmeyi de seviyor, sevilmeyi de.
Şımarmadan, yenilmeden benliğime,
Dostlar ince yaşamalıyım ben yine, çok ince.
Nazan Saatçi
Nisan 2011/ U.S.A
“Çok çağırdın ama affet, anca gelebildim” dedim.
Gülümsedi. Ve o an gül yaprakları serpildi etrafa ve güllerin kokusu yayıldı.
“ Sen kendini çağırdın”dedi. “Geç değilsin, vakti şimdidir belki, hazırmısın?.”
“Hazırmıyım bilmiyorum” dedim.
“Yolun çok ama bir yerden başlamalı insan değil mi?”
“Haklısınız. Başarabilecek miyim?”
“Buradasın ya “ dedi.”Bir nedeni olmalı. Sen bileceksin.”
“Evet, biliyorum” dedim.” Inanıyorum da.”
Tekrar gülümsedi.
“Ağlamaktan imtina etme” dedi. “Gözyaşları köprü olur bizlere”.
“Istesemde durduramıyorum’ dedim. ‘Burada size bu kadar yakın olabileceğimi bilemezdim. Neredeymişim daha önceleri? “
‘Kendine kızma aksine…’
‘Haklısınız dedim. İçim içime sığmıyor. Sizinle konuşmak, böyle birşey olur mu?’
‘Neler olmaz ki’ dedi. ‘Artık biliyor olmalısın,’
‘Evet’ dedim…’mucizeler…dünya aslında çok güzel.’
‘Dünya mi? Evren mi güzel olan..yoksa yurek mi?’
‘Haklısınız, yüreğimizle güzel bakınca güzel görürüz. Ne demiştiniz siz; Dünyayı görmek icin gerçek göze ihtiyaç vardır.”
O an yanımdaki adama gözüm takıldı. Türbeye doğru secde ediyordu. Yanlış bu. Olmaz ki, doğru değil diye düşündüm ki kaşlarını çattı. ‘Eleştirme’ dedi. ‘Bırak herkes ruhunu özgür kılsın. Oda bilir, şükür secdesi bu. Belki yönünü karıştırmıştır, belkide yönü doğrudur, niyete bakalım.’
‘Tüh’ dedim, ‘ne çok hata yapıyoruz, düşüncelere gem vurmak zor.’
‘Gem vurma sende, sadece yönlendir..doğru ve güzele…’
‘Haklısınız’ dedim. ‘Hep yanımda olsanız, daha iyi öğrenirim ama yoksunuz.’
‘Yanlış’ dedi. ‘Yok muyum, emin misin?
‘Varsınız dedim gözlerimden yaşlar boşanırken. Aslında hep varsınız, hep benimlesiniz, ne aptalım.’
‘Hatırla’ dedi, ‘nefsini köreltirken, egonu yenerken, doğruluk sınavlarından geçerken, hep ben vardım yanında.’
‘Çok şükür Rabbim’e dedim, iyiki varsınız, bütün gönül dostları..iyiki varsınız.’
Göz yaşlarım sel oldu. Durduramıyorum.
Birden gözüm kalabalıktaki bir kişiye takıldı. Derin bir meditasyonda, ellerini önden bağlamış, saygı içinde. Ya kuzey ülkelerinden yada Amerika’lı, kumral, salkalları var.
‘Sizi görüyor gibi’ dedim.
‘Görür’ dedi.
‘Amerika’lı mı?’
‘Evet Adı İbrahim. O bana hep hizmet için gelir.’
İbrahim geri geri yürüyerek uzaklaşıyor türbeden. Arkasını dönmüyor. O adabı biliyor, derin bir saygı ve huşu içinde. Önümden cep telefonuyla konuşarak geçen kadını eleştirmeye korkuyorum. Neme lazim belki yine kızar. Döndüm baktım ama artık yoktu.
Hoşgörünün bu engin denizinde yüzmüş, sevginin doruklarına ulaşmış kutsal insanın mekanından ayrılırken içime bir huzur çöktü. Yine kavuşurmuyuz acaba? Ben sizi hep özleyeceğim, siz benim de ışığımsınız. dedim. Biliyorum o beni duyuyor.
Şeb-i Aruz, Aralık 2011
Konya / Nazan Saatçi
Ve Rumi’nin işiğinda:
DOSTLAR, İNCE YAŞAMALIYIM BEN YİNE…
Ne zamandır kavgam vardı Benliğimle,
İntikamı kalbinden hançerlemiştim.
Nefreti yüreğimden çoktan göndermiştim.
İnadım ile dostça vedalaşmıştık.
Kıskançlıkla işim hiç olmaz, onunla dost ayrılmıştık.
Hırsı yenmiştim tavlada..bir daha da gelmemiş.
Kibir’i vurdum ayaklarından, dönmeyi düşünmemiş.
Gurura yenilmiştim ama bir daha dalaşmadık
Ve gecen hafta nihayet Öfkem ile savaştık
Ama böylesi Sevgi ile daha yeni karşılaştık.
Dedim ya uzun kavgalarım vardı benim, upuzun,
Tam ben kazandım derken…
Yüklerimi atmış hafiflemişken,
Egomu yenmiş…sadece O’na yönelmişken
Ah be Sevgi, böylesi çok, nerden çıktın karşıma
İşim zor, anladım ki olmuyor sensizde,
İnsan bu, sevmeyi de seviyor, sevilmeyi de.
Şımarmadan, yenilmeden benliğime,
Dostlar ince yaşamalıyım ben yine, çok ince.
Nazan Saatçi
Nisan 2011/ U.S.A
No comments:
Post a Comment