Wednesday, November 14, 2012
Sebze ve meyvanin faydalari
Sebze ve meyveyi az yiyenlerde çeşitli hastalıklar daha çok görülüyor ve bunlar cılız, boysuz, dayanıksız ve kısa ömürlü oluyor. Eski insanların sağlıklı ve uzun yaşamış olmalarının sebeplerinden biri de, yiyeceklerini çiğ yemiş olmaları.
Büyük Diyabet Dosyası! Türkiye’de yaklaşık 5 milyon kişi diyabet hastası.
Büyük Diyabet Dosyası! Türkiye’de yaklaşık 5 milyon kişi diyabet hastası. 1.5 milyon kişi diyabet hastası olduğunun farkında degil
Büyük Diyabet Dosyası!
Türkiye’de yaklaşık 5 milyon kişi diyabet hastası. 1.5 milyon kişi diyabet hastası olduğunun farkında değil.
Amerikan Hastanesi Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü Dr. Tahir Haytoğlu diyabetin tanısını erken koymanın ve tedavisine erken başlamanın daha sonra gelişecek sağlık problemlerini önleyebileceğini söylüyor.
Ciddi bir metabolizma bozukluğu olan diyabet hastalığı Türkiye’de yaklaşık 5 milyon kişide var ancak bu kişilerin 1,5 milyonu diyabet hastası olduğunun farkında değil.
Diyabet, müdahale edilmediği takdirde vücudun hemen hemen bütün organlarını etkileyebilmektedir. Kontrol altında tutulamayan diyabet; körlüğe, kalp ve damar hastalıklarına, inmeye (felç), böbrek yetmezliğine ve sinir sisteminde tahribata yol açmaktadır. Gebelik sürecinde kontrol altına alınamayan diyabet ise doğumsal bozuklukların görülme riskini artırmaktadır.
Diyabeti düşündürecek olan başlıca şikâyetler:
• Tuvalete sık çıkma
• Ağız kuruluğu
Diyabet için risk faktörleri:•
45 yaşının üstünde olmak
• Fazla kilolu olmak
• Diyabeti olan yakın bir aile ferdinin olması (anne, baba veya kardeşler gibi)
• Daha önceki hamilelik esnasında diyabet gelişmiş olması
Diyabet türleri:
Tip 1 DiyabetBu tipte diyabeti olan kişiler, her gün insülin almak zorundadır. Bu tip diyabet eskiden "Juvenil Diyabet" veya "İnsüline Bağımlı Diabetes Mellitus" olarak adlandırılırdı.
Tip 2 DiyabetBu tip diyabet, sık aralıklarla besin alımı ve düzenli egzersizler ile kontrol altına alınabilmektedir. Bazı kişilerin, aynı zamanda, diyabet hapları veya insülin kullanmaları gerekebilir. Bu tip diyabet eskiden "Erişkin Çağı Diyabeti" veya "İnsüline Bağımlı Olmayan Diabetes Mellitus" olarak adlandırılırdı.
Gestasyonel Diyabet
Gebelikte ortaya çıkan diyabet türüdür.
Diyabet Tedavisi
“Amaç; organ hasarlarının önlenmesi”
Diyabet tedavisinde amaç; hastanın kendini daha iyi hissetmesini sağlamanın ötesinde, diyabet nedeniyle gelişebilen kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği, göz problemleri, sinir hasarı ve iyileşmeyen yaralar gibi komplikasyonların önlenmesidir.
Diyabet tedavisi, bir takım işidir. Merkezde hasta olmak üzere bu takımda; hastaya yardımcı olacak diyabet uzmanı endokrinolog, diyabet hemşiresi ve diyetisyen olmalıdır. Gerektiğinde hastaların göz, kalp, böbrek veya ayak problemleri için ilgili bölümlerle koordineli çalışmaya gidilmelidir.
Diyabet tedavisinin bir numaralı amacı; yüksek kan şekeri seviyelerini kontrol altına almaktır. Bunu sağlayacak çeşitli yöntemler vardır.
Diyabette yeni tedavi yöntemleri
Son birkaç yıldır diyabet üzerinde yeni ilaçlar kullanılmaya başlanmıştır. Yeni mekanizmalar üzerinden uygulanabilen bu ilaçların yakın zamanda Türkiye’ye gelmesi beklenmektedir.
Şu anda kullanılan ilaçların her biri, diyabeti kontrol altında tutmak için bir araç görevi üstelenmiştir. Bu ilaçlar gruplandırılarak, farklı mekanizmalar ile etki göstermektedir.
Ağızdan alınıp, farklı mekanizmalar ile etki gösterebilecek ilaçlar:
1. grup; insülin salgılanmasını artırmakta
2. grup; karaciğerde insüline hassasiyeti artırmakta
3. grup; kas hücrelerinin insüline hassasiyetini artırmakta
4. grup; yiyeceklerdeki karbonhidratların emilmesini yavaşlatarak, vücuda zaman kazandırmaktadır.
Yeni çıkan bir başka grup ilaç da insülinin salgılanmasına yardımcı olan hormonların kandaki seviyesini artırarak, etki göstermektedir.
Diyabette ilaç kullanımı
Diyabet hastalığı özellikle de Tip 2 diyabet, farklı evreleri olan bir hastalıktır. İlk dönemlerinde hasta diyabeti hiç ilaç kullanmadan, yaşam tarzı değişiklikleri ve sağlıklı beslenme ile kontrol altında tutabilirken; zaman içerisinde bu yeterli olmayıp, hastanın ağızdan alınan bir ilaç kullanması gerekebilir. Tek ilaç ile diyabetin bir süre daha kontrol altında tutulması mümkün olabilir, bunun da bir süre sonra yetersiz kalması durumunda ikinci hatta üçüncü ilaç eklemesi gerekebilir.
Kompleks bir hastalık olan diyabetin kontrol altında olması demek, sadece şeker kontrolünün sağlanması demek değildir. Kan yağlarının (lipidler, yani kolesterol ve trigliseritlerin) ve tansiyonun da kontrol altında tutulması gerekir. Bu da kişinin, şeker kontrolü için gerekli ilaçlarının yanında düzenli olarak tansiyon ilaçları ve bazen de kolesterol ilaçları kullanmasını gerektirebilir.
Kişi bir anda kendini 4-5 ilaç alırken bulabilir. Bu nedenle diyabet hastalarının düzenli olarak doktorları ile ilaç kullanımı konusunu gözden geçirmeleri, aldıkları bütün ilaçları doktorlarına söylemeleri ve gerekli laboratuvar takiplerini düzenli aralıklarla yaptırmaları gerekmektedir.
Diyabet hastaları, kronik olarak kullandıkları ilaçlarının yanında; soğuk algınlığı veya başka bir nedenle kısa süreli farklı ilaçlar da kullanmak durumunda kalabilir. Bu gibi durumlarda hastalar, kısa süreli ilaçların, düzenli kullandıkları ilaçlarla etkileşip etkileşmediğini doktorlarına sormalıdır.
Diyabet Bakımı
“Diyabetli kişilerin günlük bakımlarına daha çok önem vermeleri gerekir”
Diyabet ve ayak bakımı
Diyabet hastalarının ayaklarına özen göstermesi ve özel bir ayak bakımı uygulaması yapmaları gerekmektedir. Çünkü ayak bakımına yeterince özen gösterilmemesi, ciddi problemlerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Kan şekeri düzensiz ve çok yüksek seyreden diyabetlilerde, sağlıklı bireylere nazaran ayak problemleri daha fazla görülmektedir. Bunun nedeni de damarlarda oluşan kan dolaşımı bozukluğudur.
Kişinin kan şekeri sürekli yüksek seyrettiğinde damarlarda tahribat başlamakta; tahribata uğramış damarlar, kanı yeterli ve sağlıklı bir şekilde organlara ulaştıramadığı için de organlarda fonksiyon bozuklukları ile uzun vadede geri dönüşümü olmayan hasarlar görülmektedir.
Diyabete bağlı sinir hasarları, ayaklarda his kaybına neden olabilir. Bu nedenle ayaklarda meydana gelen kesikler veya yaralar fark edilmeyebilir. Ayrıca ayaklarda zamanla biçim değişikliği de meydana gelebilir. Bu değişim yerlerinde, yaralar ve ayak ülserleri ortaya çıkabilir. Ülserler çok çabuk iltihaplanarak ciddi sorunlara yol açabilir.
Aşağıdaki bulgularda doktora başvurulması önerilmektedir:• Deride renk değişiklikleri
• Bölgesel ısı artışı
• Ayakta ve bilekte şişlik
• Bacaklarda ağrı (dinlenme veya hareket sırasında)
• Yavaş iyileşen yaralar
• Tırnakta mantar enfeksiyonu veya batık
• Nasır oluşumu
• Deride çatlakların oluşumu
Yapılabilecekler:
• Ayaklarınızı her gün kontrol edin
• Ayaklarınızı her gün tahriş etmeyen bir sabun ve ılık suyla yıkayın
• Ayak tırnaklarınızın bakımına özen gösterin (Tırnaklarınızı düz kesin, köşeleri derin almayın.)
• Ayaklarınızdaki nasırlara ve sertleşmiş deri bölümlere dikkat edin
• Ayaklarınızı koruyun
• Ayak dolaşımınızı güçlendirin
• Ayağınızı sıkmayan ayakkabılar giyin
• Sorunlarınızı sağlık ekibinizle daima paylaşın
Diyabet ve ağız bakımı
Diyabet hastalarının ağız sağlığı konusunda özenli olmaları gerekmektedir. Diyabet kontrolü iyi olmayan hastalarda çürükler daha sık görülür. Diyabet durumunda ağız içi florası da değişebildiğinden, diş eti hastalıklarının görülme sıklığı da artar. Tüm diyabet hastalarının diyabet kontrolünü, olabilecek en iyi şekilde sağlamaya çalışması gerekmektedir. Bununla beraber diyabet hastalarının üstüne düşen görev, hijyenik ağız temizliğini uygulamaktır. Bunun için diyabet hastaları, uygun bir fırça ile günde iki ya da üç kez dişlerini fırçalamalı ve ağız içi yıkama solüsyonları ile gargara yapmalıdır. Hiçbir şikâyeti olmasa da diyabet hastalarının yılda iki kez (6 ayda bir) diş doktorlarına giderek, kontrollerini yaptırmaları ve ağız bakımı konusunda profesyonel yardım almaları gerekmektedir.
Diyabet ve cilt bakımı
Cildimiz, vücudumuzu çevresel faktörlere ve enfeksiyonlara karşı koruyan bir organımızdır. Diyabet kontrolünün iyi olmadığı durumlarda, ciltte daha sık enfeksiyon görülmektedir. Özellikle cildimizin hassas bölgelerinde (kıvrım yerleri, nemli kalan, iyi havalanamayan bölgeler) enfeksiyon riski artmaktadır. Ayak parmak araları, kasık bölgesi, koltuk altları ve özellikle kadınlarda meme altında kalan bölge, mantar ve deri enfeksiyonları için en zayıf yerler arasındadır. Bu bölgelerin temiz ve kuru tutulması, her gün düzenli olarak renk değişikliği olup olmadığının kontrol edilmesi; olası bir enfeksiyon sorununa karşı erken müdahale ile önlem alınmasını sağlayacağından, ileride oluşabilecek harabiyeti engelleyecektir. Herkesin uyguladığı genel hijyen kurallarına diyabet hastalarının da uyması gerekmektedir. Düzenli olarak banyo yapılmalı, banyo sonrasında tüm vücut iyice kurulanmalı; eğer ciltte kuruluk oluşuyorsa, nemlendirici kremler kullanılmalıdır.
KAYNAK:MILLIYET DIYABET DOSYASI
BUNDADA BIR HAYIR VARDIR
BUNDADA BIR HAYIR VARDIR
by Nazan Saatci ve Dostlari on Wednesday, February 15, 2012 at 12:28pm ·
BUNDADA BIR HAYIR VARDIR
Bir zamanlar Afrikadaki bir ülkede hüküm süren bir kral varmış. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazmış. Nereye gitse onu da beraberinde götürürmüş.
Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu varmış. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylermiş:
"Bunda da bir hayır var!"
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıkmışlar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyormuş. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yapmış ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patlamış ve kralın başparmağı kopmuş. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söylemiş:
"Bunda da bir hayır var!"
Kral acı ve öfkeyle bağırmış:
"Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?"
Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırmış.
Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyormuş. Yamyamlar onları ele geçirmişler ve köylerine götürmüşler. Ellerini, ayaklarını bağlamışlar ve köyün meydanına odun yığdmışlar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağlamışlar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlarmış ki, kralın başparmağının olmadığını farketmişler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyormuş. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlarmış. Bu korkuyla, kralı çözüp salıvermişler. Diğer adamları ise pişirip yemişler.
Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman olmuş.Hemen zindana koşmuş ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlatmış.
"Haklıymışsın!" dedi.
"Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum.Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi."
"Hayır" diye karşılık vermiş arkadaşı.
"Bunda da bir hayır var."
"Ne diyorsun ALLAH aşkına?" diye hayretle bağırmış kral.
"Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir."
"Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi? Ve sonrasını düşünsene!!!..."
Bir zamanlar Afrikadaki bir ülkede hüküm süren bir kral varmış. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazmış. Nereye gitse onu da beraberinde götürürmüş.
Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu varmış. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylermiş:
"Bunda da bir hayır var!"
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıkmışlar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyormuş. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yapmış ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patlamış ve kralın başparmağı kopmuş. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söylemiş:
"Bunda da bir hayır var!"
Kral acı ve öfkeyle bağırmış:
"Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?"
Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırmış.
Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyormuş. Yamyamlar onları ele geçirmişler ve köylerine götürmüşler. Ellerini, ayaklarını bağlamışlar ve köyün meydanına odun yığdmışlar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağlamışlar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlarmış ki, kralın başparmağının olmadığını farketmişler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyormuş. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlarmış. Bu korkuyla, kralı çözüp salıvermişler. Diğer adamları ise pişirip yemişler.
Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman olmuş.Hemen zindana koşmuş ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlatmış.
"Haklıymışsın!" dedi.
"Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum.Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi."
"Hayır" diye karşılık vermiş arkadaşı.
"Bunda da bir hayır var."
"Ne diyorsun ALLAH aşkına?" diye hayretle bağırmış kral.
"Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir."
"Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi? Ve sonrasını düşünsene!!!..."
BUNDADA BIR HAYIR VARDIR
by Nazan Saatci ve Dostlari on Wednesday, February 15, 2012 at 12:28pm ·
BUNDADA BIR HAYIR VARDIR
Bir zamanlar Afrikadaki bir ülkede hüküm süren bir kral varmış. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazmış. Nereye gitse onu da beraberinde götürürmüş.
Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu varmış. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylermiş:
"Bunda da bir hayır var!"
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıkmışlar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyormuş. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yapmış ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patlamış ve kralın başparmağı kopmuş. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söylemiş:
"Bunda da bir hayır var!"
Kral acı ve öfkeyle bağırmış:
"Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?"
Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırmış.
Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyormuş. Yamyamlar onları ele geçirmişler ve köylerine götürmüşler. Ellerini, ayaklarını bağlamışlar ve köyün meydanına odun yığdmışlar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağlamışlar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlarmış ki, kralın başparmağının olmadığını farketmişler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyormuş. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlarmış. Bu korkuyla, kralı çözüp salıvermişler. Diğer adamları ise pişirip yemişler.
Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman olmuş.Hemen zindana koşmuş ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlatmış.
"Haklıymışsın!" dedi.
"Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum.Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi."
"Hayır" diye karşılık vermiş arkadaşı.
"Bunda da bir hayır var."
"Ne diyorsun ALLAH aşkına?" diye hayretle bağırmış kral.
"Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir."
"Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi? Ve sonrasını düşünsene!!!..."
Bir zamanlar Afrikadaki bir ülkede hüküm süren bir kral varmış. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazmış. Nereye gitse onu da beraberinde götürürmüş.
Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu varmış. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylermiş:
"Bunda da bir hayır var!"
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıkmışlar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyormuş. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yapmış ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patlamış ve kralın başparmağı kopmuş. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söylemiş:
"Bunda da bir hayır var!"
Kral acı ve öfkeyle bağırmış:
"Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?"
Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırmış.
Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyormuş. Yamyamlar onları ele geçirmişler ve köylerine götürmüşler. Ellerini, ayaklarını bağlamışlar ve köyün meydanına odun yığdmışlar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağlamışlar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlarmış ki, kralın başparmağının olmadığını farketmişler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyormuş. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlarmış. Bu korkuyla, kralı çözüp salıvermişler. Diğer adamları ise pişirip yemişler.
Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman olmuş.Hemen zindana koşmuş ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlatmış.
"Haklıymışsın!" dedi.
"Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum.Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi."
"Hayır" diye karşılık vermiş arkadaşı.
"Bunda da bir hayır var."
"Ne diyorsun ALLAH aşkına?" diye hayretle bağırmış kral.
"Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir."
"Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi? Ve sonrasını düşünsene!!!..."
O Gucenmis olmali
O gücenmiş olmalı
by Nazan Saatci ve Dostlari on Tuesday, February 7, 2012 at 2:08pm ·
O gücenmiş olmalı
Vaktiyle bir derviş, nefsle mücadele makamının sonuna gelir.
Bunun gereği olarak her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir.
Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir
Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir.
Saç, sakal, bıyık,kaş ne varsa hepsinden.
…Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.
“Vur usturayı berber efendi” der.
Berber, dervişin saçlarını kazımaya başlar.
Derviş, aynada kendini takip tmektedir.
Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır.
Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri.Doğruca dervişin yanına gider, başını kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak,”Kalk bakalım kabak! Kalk da tıraşımızı olalım” diye kükrer.
Dervişlik bu.”Sövene dilsiz, vurana elsiz gerekmiş ya”.Kaideyi bozmaz derviş.Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden.
Berber mahcup, fakat korkmuştur.Ses çıkarmaz.Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar.Fakat küstah kabadayı traş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
“Kabak aşağı, kabak yukarı…
” Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar.Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir.Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasına kalakalır.Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına batıverir.Kabadayı oracığa yıkılır kalır.Ölmüştür.
Görenler çığlığı basar.
Berber işe şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyari sorar:
“Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?”
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
“Vallahi gücenmedim ona.Hakkımı da helal etmiştim.
Gel gör ki, bu kabağın bir de Sahibi var. O gücenmiş olmalı!”
Vaktiyle bir derviş, nefsle mücadele makamının sonuna gelir.
Bunun gereği olarak her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir.
Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir
Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir.
Saç, sakal, bıyık,kaş ne varsa hepsinden.
…Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.
“Vur usturayı berber efendi” der.
Berber, dervişin saçlarını kazımaya başlar.
Derviş, aynada kendini takip tmektedir.
Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır.
Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri.Doğruca dervişin yanına gider, başını kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak,”Kalk bakalım kabak! Kalk da tıraşımızı olalım” diye kükrer.
Dervişlik bu.”Sövene dilsiz, vurana elsiz gerekmiş ya”.Kaideyi bozmaz derviş.Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden.
Berber mahcup, fakat korkmuştur.Ses çıkarmaz.Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar.Fakat küstah kabadayı traş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
“Kabak aşağı, kabak yukarı…
” Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar.Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir.Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasına kalakalır.Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına batıverir.Kabadayı oracığa yıkılır kalır.Ölmüştür.
Görenler çığlığı basar.
Berber işe şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyari sorar:
“Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?”
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
“Vallahi gücenmedim ona.Hakkımı da helal etmiştim.
Gel gör ki, bu kabağın bir de Sahibi var. O gücenmiş olmalı!”
İMAM BAYILDI /THE IMAM FAINTED ve KARNI YARIK
İMAM BAYILDI /THE IMAM FAINTED ve KARNI YARIK
by Nazan Saatci ve Dostlari on Wednesday, February 15, 2012 at 5:18pm ·
İMAM BAYILDI
5 adet orta boy patlıcan
Tuz
5 orta boy soğan
3 diş sarımsak
3 iri domates
1 baş maydanoz
Yarım çay fıncanı zeytinyağı
2 orta boy domates
1,5 çay fincanı su
1 adet dolmalık biber
İMAM BAYILDI TARİFİ
Patlıcanları temizleyin, soyun ve ortasından yarın, sonra enlemesine de bir yarık yapın. Tuzlayıp, yarım saat sonra yıkayıp bir tabağa çıkarın. Soğan ve sarımsakları piyaz biçimi doğrayın. Üç domatesi ufak ufak kesin. Patlıcanları sararıncaya kadar zeytinyagda kizarttiktan sonra pisireceginiz tencereye dizin, ayni yagda sogan ve sarimsagi kavurun, ardindan domatesleri de katip çevirin. 15 dakika pisirin. Maydanozu katin, daha sonra bu içi patlicanlara doldurun. Suyunu koyun. Üzerine 2 domates ve biber dilimleri koyarak yarim saat pisirin, sogutun.Afiyatla yigin.Patlican tansiyonu en kuvvetli tansiyon ilacindan daha fazla dusuren yiyecekler arasindadir.Yuksek tansiyonu olanlara tum patlican yemekleri tavsiye edilir
The imam fainted, imam bayildi, is the name of one of the most famous of Turkish zeytinyağlı dishes (olive oil foods). It may have medieval roots, if we consider that the zeytinyağlı dishes, which are usually eaten cold, fit the prescriptions of the dietetic theory of humors that was the basis for medical theory at that time. It was customary to eat cold and moist foods in the summer during medieval times because that counteracted the hot dry humor of summer that caused an increase in bile. (See Note).
Imam bayildi is an eggplant slashed down the middle and stuffed with onions, garlic, and tomatoes and then simmered in olive oil to cover. There are several apocryphal stories about the origins of the dish. The imam (Muslim prayer leader) fainted or swooned when he tasted how good it was; that the imam fainted when he saw how much expensive olive oil was used; that the imam was delighted when a shopkeeper's wife was required to quickly prepare a dish for the imam's unexpected visit. A Turkish proverb casts light on another interpretation: Imam evinden ash, olu gozunden yash cikmaz (No food is likely to come out of the imam's house and no tears from a corpse). Perhaps the meaning is that the stingy imam, when presented with a dish so generous, certainly was delighted, or fainted from delight.
Yield: Makes 6 servings
Preparation Time: 1:45 hours
4 to 6
small eggplant (about 1 1/ 2 pounds) Salt 10 tablespoons extra virgin olive oil 2 medium-size onions, cut lengthwise and thinly sliced 6 large garlic cloves, chopped 1/2 pound ripe tomatoes, peeled, seeded and chopped 1/4 cup finely chopped fresh parsley leaves 2 tablespoons chopped fresh dill 1 teaspoon sugar 2 tablespoons fresh lemon juice 1/4 cup water
1. Peel off strips of the eggplant skin at 1-inch intervals to make a stripped effect. Cut off the stem portion, then cut each eggplant in half lengthwise. Make a deep lengthwise slit along the flesh side of the eggplant, making sure you don't puncture the skin. Cut a very small portion of the skin side of the eggplant to make a flat section so the eggplant can sit correctly in the skillet later. Salt the flesh and set aside, flesh side down, on some paper towels for 30 minutes to leach the eggplant of its bitter juices. Dry with paper towels.
2. In a large skillet, heat 1/ 4 cup of the olive oil over high heat and once it's smoking, fry the eggplant, flesh side down, until golden brown, about 4 minutes. Remove from the skillet to drain on some paper towels.
3. In the same skillet you cooked the eggplant, add the remaining oil and heat over medium-high heat, then cook the onion and garlic until soft and yellow, about 5 minutes, stirring frequently so the garlic doesn't burn. Transfer the onions to a medium-size bowl and mix well with the tomatoes, parsley, dill, sugar, salt to taste, and a few tablespoons of the cooking oil.
4. Arrange the eggplant halves in a large skillet or casserole with the slit side up. Gently open the slit so that they can accommodate as much of the stuffing as possible. Season the eggplant with salt, then stuff each one so that the stuffing fills the slits and is spread to cover all the flesh. Sprinkle the lemon juice over the eggplant. Pour any remaining sauce or juices, along with the water, into the skillet, cover, and cook over low heat until the eggplant is soft, about 50 minutes, adding water to the skillet if it is getting too dry. Let the eggplants cool in the skillet and serve whole at room temperature.
5 adet orta boy patlıcan
Tuz
5 orta boy soğan
3 diş sarımsak
3 iri domates
1 baş maydanoz
Yarım çay fıncanı zeytinyağı
2 orta boy domates
1,5 çay fincanı su
1 adet dolmalık biber
İMAM BAYILDI TARİFİ
Patlıcanları temizleyin, soyun ve ortasından yarın, sonra enlemesine de bir yarık yapın. Tuzlayıp, yarım saat sonra yıkayıp bir tabağa çıkarın. Soğan ve sarımsakları piyaz biçimi doğrayın. Üç domatesi ufak ufak kesin. Patlıcanları sararıncaya kadar zeytinyagda kizarttiktan sonra pisireceginiz tencereye dizin, ayni yagda sogan ve sarimsagi kavurun, ardindan domatesleri de katip çevirin. 15 dakika pisirin. Maydanozu katin, daha sonra bu içi patlicanlara doldurun. Suyunu koyun. Üzerine 2 domates ve biber dilimleri koyarak yarim saat pisirin, sogutun.Afiyatla yigin.Patlican tansiyonu en kuvvetli tansiyon ilacindan daha fazla dusuren yiyecekler arasindadir.Yuksek tansiyonu olanlara tum patlican yemekleri tavsiye edilir
The imam fainted, imam bayildi, is the name of one of the most famous of Turkish zeytinyağlı dishes (olive oil foods). It may have medieval roots, if we consider that the zeytinyağlı dishes, which are usually eaten cold, fit the prescriptions of the dietetic theory of humors that was the basis for medical theory at that time. It was customary to eat cold and moist foods in the summer during medieval times because that counteracted the hot dry humor of summer that caused an increase in bile. (See Note).
Imam bayildi is an eggplant slashed down the middle and stuffed with onions, garlic, and tomatoes and then simmered in olive oil to cover. There are several apocryphal stories about the origins of the dish. The imam (Muslim prayer leader) fainted or swooned when he tasted how good it was; that the imam fainted when he saw how much expensive olive oil was used; that the imam was delighted when a shopkeeper's wife was required to quickly prepare a dish for the imam's unexpected visit. A Turkish proverb casts light on another interpretation: Imam evinden ash, olu gozunden yash cikmaz (No food is likely to come out of the imam's house and no tears from a corpse). Perhaps the meaning is that the stingy imam, when presented with a dish so generous, certainly was delighted, or fainted from delight.
Yield: Makes 6 servings
Preparation Time: 1:45 hours
4 to 6
small eggplant (about 1 1/ 2 pounds) Salt 10 tablespoons extra virgin olive oil 2 medium-size onions, cut lengthwise and thinly sliced 6 large garlic cloves, chopped 1/2 pound ripe tomatoes, peeled, seeded and chopped 1/4 cup finely chopped fresh parsley leaves 2 tablespoons chopped fresh dill 1 teaspoon sugar 2 tablespoons fresh lemon juice 1/4 cup water
1. Peel off strips of the eggplant skin at 1-inch intervals to make a stripped effect. Cut off the stem portion, then cut each eggplant in half lengthwise. Make a deep lengthwise slit along the flesh side of the eggplant, making sure you don't puncture the skin. Cut a very small portion of the skin side of the eggplant to make a flat section so the eggplant can sit correctly in the skillet later. Salt the flesh and set aside, flesh side down, on some paper towels for 30 minutes to leach the eggplant of its bitter juices. Dry with paper towels.
2. In a large skillet, heat 1/ 4 cup of the olive oil over high heat and once it's smoking, fry the eggplant, flesh side down, until golden brown, about 4 minutes. Remove from the skillet to drain on some paper towels.
3. In the same skillet you cooked the eggplant, add the remaining oil and heat over medium-high heat, then cook the onion and garlic until soft and yellow, about 5 minutes, stirring frequently so the garlic doesn't burn. Transfer the onions to a medium-size bowl and mix well with the tomatoes, parsley, dill, sugar, salt to taste, and a few tablespoons of the cooking oil.
4. Arrange the eggplant halves in a large skillet or casserole with the slit side up. Gently open the slit so that they can accommodate as much of the stuffing as possible. Season the eggplant with salt, then stuff each one so that the stuffing fills the slits and is spread to cover all the flesh. Sprinkle the lemon juice over the eggplant. Pour any remaining sauce or juices, along with the water, into the skillet, cover, and cook over low heat until the eggplant is soft, about 50 minutes, adding water to the skillet if it is getting too dry. Let the eggplants cool in the skillet and serve whole at room temperature.
PANCARIN FAYDALARI / BENEFITS OF BEETROOT
PANCARIN FAYDALARI / BENEFITS OF BEETROOT
by Nazan Saatci ve Dostlari on Wednesday, February 15, 2012 at 6:03pm ·
Pancar: Şeker pancarı ve kırmızı pancar en çok tüketilen türleridir. A, B, C ve P vitaminleri ile potasyum, sodyum, magnezyum, fosfor, çinko, demir, kalsiyum, brom ve bakır minerallerini içerir. Şifa amacıyla kullanılan kırmızı pancardır.
Pancarın Faydaları: Kırmızı pancar, iştahı açar ve hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. Mide ağrılarını ve ekşimelerini azaltır. İdrar söktürür ve kabızlığı giderir. Böbrekleri çalıştırır. Şeker hastalığı ile vereme karşı koruyucudur. Karaciğerin düzenli çalışmasına yardımcı olur ve kansızlığı giderir. Sinirleri yatıştırır. Kırmızı pancar suyu kansere karşı iyi bir koruyucudur. Ayrıca, yüksek tansiyonu düşürücü etkiye sahiptir.
Pancar Nasıl Kullanılır? Şeker pancarı şeker üretiminde ve şeker pancarı pekmezi yapımında kullanılır. Kırmızı pancarın ise yemeği, salatası ve turşusu yapılır. Kırmızı pancar, sebze olarak kullanılmasının yanında, tedavi amacıyla da kullanılır. Kırmız pancar kaynatılıp içilirse böbrek kumlarını dökmekte faydalı olur. Pancar suyu sarılık tedavisinde kullanılır. Şeker hastalığı olanlar şeker pancarını kullanmamalıdır.
Pancar yüksek tansiyona iyi geliyor! Nefroloji ve Hipertansiyon Uzmanı Prof. Dr. Süleyman Türk, günlük bir bardak kırmızı pancar suyu içenlerde yüksek olan tansiyonun bir saat sonra düştüğünün belirlendiğini ifade etti.
Yapılan bir araştırmada günde bir bardak kırmızı pancar suyunun 24 saat boyunca tansiyonu düzenlediğinin belirlendiğini aktaran Türk, “Araştırmada bir bardak kırmızı pancar suyunu içen gönüllülerin yüksek olan tansiyonunun bir saat sonra düştüğü tespit edilmiştir.
Kırmızı pancar suyunun kan basıncını düşürücü etkisinin 3-4 saat içinde zirveye çıktığı ve 24 saat boyunca devam ettiği gözlenmiştir. Hipertansiyon yaşam kalitesini olumsuz etkileyen felç, kalp krizi ve böbrek yetmezliğine yol açan ana nedenlerden biri olarak yaşamımızı tehdit etmektedir” dedi.
Consumption
The usually deep-red roots of beetroot are eaten boiled either as a cooked vegetable, or cold as a salad after cooking and adding oil and vinegar, or raw and shredded, either alone or combined with any salad vegetable. A large proportion of the commercial production is processed into boiled and sterilised beets or into pickles. In Eastern Europe, beet soup, such as borscht, is a popular dish. In Indian cuisine, chopped, cooked, spiced beet is a common side dish. Yellow-colored beetroots are grown on a very small scale for home consumption
The green, leafy portion of the beet is also edible. It is most commonly served boiled or steamed, in which case it has a taste and texture similar to spinach.
Effects
Beetroot is a rich source of potent antioxidants and nutrients, including magnesium, sodium, potassium and vitamin C, and betaine, which is important for cardiovascular health. It functions by acting with other nutrients to reduce the concentration of homocysteine, a homologue of the naturally occurring amino acid cysteine, which can be harmful to blood vessels and thus contribute to the development of heart disease, stroke, and peripheral vascular disease. Betaine functions in conjunction with S-adenosylmethionine, folic acid, and vitamins B6 and B12 to carry out this function.
Preventative uses
Additionally, several preliminary studies on both rats and humans have shown betaine may protect against liver disease, particularly the buildup of fatty deposits in the liver caused by alcohol abuse, protein deficiency, or diabetes, among other causes. The nutrient also helps individuals with hypochlorhydria, a condition causing abnormally low levels of stomach acid, by increasing stomach acidity
Beetroot juice has been shown to lower blood pressure and thus help prevent cardiovascular problems. Research published in the American Heart Association journal Hypertension showed drinking 500 ml of beetroot juice led to a reduction in blood pressure within one hour. The reduction was more pronounced after three to four hours, and was measurable up to 24 hours after drinking the juice. The effect is attributed to the high nitrate content of the beetroot. The study correlated high nitrate concentrations in the blood following ingestion of the beetroot juice and the drop in blood pressure. Dietary nitrate, such as that found in the beetroot, is thought to be a source for the biological messenger nitric oxide, which is used by the endothelium to signal smooth muscle, triggering it to relax. This induces vasodilation and increased blood flow.
Other studies have found the positive effects beetroot juice can have on human exercise and performances. In studies conducted by the Exeter University, scientists found cyclists who drank a half-litre of beetroot juice several hours before setting off were able to ride up to 20% longer than those who drank a placebo blackcurrant juice
Other uses
Betanin, obtained from the roots, is used industrially as red food colorants, e.g. to improve the color and flavor of tomato paste, sauces, desserts, jams and jellies, ice cream, sweets and breakfast cereals.[1] Within older bulbs of beetroot, the color is a deep crimson, and the flesh is much softer. Beetroot dye may also be used in ink.
Betanin is not broken down in the body, and in higher concentration can temporarily cause urine (termed beeturia) and stool to assume a reddish color. This effect can cause distress and concern due to the visual similarity to bloody stools or urine, but is completely harmless and will subside once the food is out of the system.
It is a rich source of the element boron.
From the Middle Ages, beetroot was used as a treatment for a variety of conditions, especially illnesses relating to digestion and the blood. Bartolomeo Platina recommended taking beetroot with garlic to nullify the effects of 'garlic-breath'.
KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN VE KARINCA
KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN VE KARINCA
by Nazan Saatci ve Dostlari on Thursday, February 16, 2012 at 12:53pm ·
KANUNİ İLE KARINCA
KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN VE KARINCA
İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı. Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu. Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’dan başkası değildi. Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi.
O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi. Ağaçları ilaçlatacaktı. Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi. İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu. Hocasının odasına gitti. Ama hocası odada yoktu. Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı.
Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı görmüştü. Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı.
Kanunî bir ara tekrar hocasının odasına uğradı. Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü. Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı. Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi. Kâğıdın üst kısmında Kanunî’nin hocasına yazdığı sual vardı. Kanunî şöyle diyordu hocasına:
Meyve ağaçlarını sarınca karınca
Günah var mı karıncayı kırınca?
Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:
Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca
MUCIZE BITKILER /NANENİN FAYDALARI / Health & Nutrition Benefits Of Using Fresh Mint Leaves
MUCIZE BITKILER /NANENİN FAYDALARI / Health & Nutrition Benefits Of Using Fresh Mint Leaves
by Nazan Saatci ve Dostlari on Saturday, February 18, 2012 at 5:17pm ·
NANENİN FAYDALARI
Nane: Ballıbabagiller familyasından; nemli yerlerde yetişen, genellikle tüylü ve çok kokulu otsu bir bitki cinsidir. Başak biçiminde beyaz, pembe veya morumsu çiçekleri vardır. Güzel kokuludur. Dünyada 25-30 kadar türü bulunan, sağlık açısından son derece faydalı, hoş kokulu bir bitkidir. Daha çok nemli yerleri sever.
Hazmı kolaylaştırır. Gaz söktürür. Karaciğer yetersizliğini giderir. Safra akışını düzenler. Mide ağrılarını keser. Bağırsak spazmını giderir. Nefes almayı kolaylaştırır. İştah açar. Sinirleri yatıştırır ve vücuda rahatlık verir. Strese ve baş ağrısına iyi gelir. Spazm ve kalp çarpıntısı riskini azaltır. Ateşi düşürür. Sindirim sistemi ve mide için çok faydalıdır. Sindirimi kolaylaştırır. Gaz söktürücüdür. Bağırsak kurtlarını düşürmeye yardımcı olur. Ülsere ve mide yanmasına iyi gelir. Kusmayı, mide bulantısını ve ağrısını önler. Grip, bronşit gibi soğuk algınlıklarında ve öksürükte faydalıdır. Diş ağrısını ve ağız kokusunu giderir. Anne sütünü arttırır. Sinirsel iktidarsızlığa iyi gelir. Nefes almayı kolaylaştırır Astım, grip, bronşit ve öksürükte faydalıdır.Sinirleri kuvvetlendirir.İçerisindeki B vitamini sayesinde sinir rahatsızlıklarına iyi gelir. Sükunet verir.Heyecanları ve korkuyu yatıştırır * Aybaşı kanamalarının muntazam ve ağrısız olmasını sağlar.Öncelikle hazmı kolaylaştırıcı etkisi vardır. Gaz söktürür. Karaciğer yetersizliğini giderir. Safra akışını düzenler. Mide ağrılarını keser.Soğuk algınlığında faydalıdır.Bağırsak solucanlarının düşürülmesinde yardımcı olur.İdrar söktürürMide ülseri ve gastrit olanlar fazla kullanmamalıdır.
Nane Nasıl Kullanılır?
Nane, salata ve yemeklere güzel kokusu ve farklı tadıyla ayrı bir lezzet katmak için kuru ya da taze olarak katılabilir. Ayrıca, nane çayı hazmı kolaylaştırmak için yemeklerden sonra içilebilir. Naneden elde edilen nane yağı da çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır. Yapraklarından hazırlanan nane çayı sakinlik verir. Soğuk algınlığı ve mide bulantısını giderir. Sindirimi kolaylaştırır ve bağırsaktaki gazları söker. Nane suyuna bir miktar sirke katılıp içilirse iç kanamaları durdurmaya yardımcı olur. Nanenin sakinleştirici etkisi nane yağı için de geçerlidir. Nane yağı ciltteki yanık lekelerini gidermekte ve soğuktan kaynaklanan şişlikleri indirmede etkilidir. Nane kaynatılıp buharı koklanırsa solunum yollarını açar ve soğuk algınlığına iyi gelir.
Astım, grip, bronşit ve öksürük için yararlıdır.Ateşi düşürür. Sinirleri kuvvetlendirir. Sükûnet verir. Heyecanları ve korkuyu yatıştırır. Kusmaları önler. Migren, uykusuzluk ve baş dönmelerinde faydalıdır.
El ayak titremesi, dil tutukluğu, felç ve uykusuzlukta kullanılır. Kalbi kuvvetlendirir. Sinirsel kalp çarpıntılarını keser. Erkeklerde ruhsal kaynaklı iktidarsızlığı giderir. Aybaşı kanamalarının muntazam ve ağrısız olmasını sağlar.
Sütle şişen memelerin şişini indirir. Soğuk algınlığında faydalıdır. Bağırsak solucanlarının düşürülmesinde yardımcı olur. İdrar söktürür. Mide ülseri ve gastrit olanlar fazla kullanmamalıdır. Şekercilik, likörcülük, lavantacılık ve eczacılıkta kullanılır.
Health & Nutrition Benefits Of Using Fresh Mint Leaves
The benefits of using fresh mint leaves in our daily diet is manifold. Here are some of them
Mint is used in a variety of ways, but the most common is through the brewing of mint tea.Fresh mint tea can be made by pouring hot, but not boiling, water over fresh leaves of mint. When preparing mint tea, it is important that the preparation be covered while it is steeping to prevent the valuable volatile oils from evaporating.
Milk and sweetener can be used optionally.
Nane: Ballıbabagiller familyasından; nemli yerlerde yetişen, genellikle tüylü ve çok kokulu otsu bir bitki cinsidir. Başak biçiminde beyaz, pembe veya morumsu çiçekleri vardır. Güzel kokuludur. Dünyada 25-30 kadar türü bulunan, sağlık açısından son derece faydalı, hoş kokulu bir bitkidir. Daha çok nemli yerleri sever.
Hazmı kolaylaştırır. Gaz söktürür. Karaciğer yetersizliğini giderir. Safra akışını düzenler. Mide ağrılarını keser. Bağırsak spazmını giderir. Nefes almayı kolaylaştırır. İştah açar. Sinirleri yatıştırır ve vücuda rahatlık verir. Strese ve baş ağrısına iyi gelir. Spazm ve kalp çarpıntısı riskini azaltır. Ateşi düşürür. Sindirim sistemi ve mide için çok faydalıdır. Sindirimi kolaylaştırır. Gaz söktürücüdür. Bağırsak kurtlarını düşürmeye yardımcı olur. Ülsere ve mide yanmasına iyi gelir. Kusmayı, mide bulantısını ve ağrısını önler. Grip, bronşit gibi soğuk algınlıklarında ve öksürükte faydalıdır. Diş ağrısını ve ağız kokusunu giderir. Anne sütünü arttırır. Sinirsel iktidarsızlığa iyi gelir. Nefes almayı kolaylaştırır Astım, grip, bronşit ve öksürükte faydalıdır.Sinirleri kuvvetlendirir.İçerisindeki B vitamini sayesinde sinir rahatsızlıklarına iyi gelir. Sükunet verir.Heyecanları ve korkuyu yatıştırır * Aybaşı kanamalarının muntazam ve ağrısız olmasını sağlar.Öncelikle hazmı kolaylaştırıcı etkisi vardır. Gaz söktürür. Karaciğer yetersizliğini giderir. Safra akışını düzenler. Mide ağrılarını keser.Soğuk algınlığında faydalıdır.Bağırsak solucanlarının düşürülmesinde yardımcı olur.İdrar söktürürMide ülseri ve gastrit olanlar fazla kullanmamalıdır.
Nane Nasıl Kullanılır?
Nane, salata ve yemeklere güzel kokusu ve farklı tadıyla ayrı bir lezzet katmak için kuru ya da taze olarak katılabilir. Ayrıca, nane çayı hazmı kolaylaştırmak için yemeklerden sonra içilebilir. Naneden elde edilen nane yağı da çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır. Yapraklarından hazırlanan nane çayı sakinlik verir. Soğuk algınlığı ve mide bulantısını giderir. Sindirimi kolaylaştırır ve bağırsaktaki gazları söker. Nane suyuna bir miktar sirke katılıp içilirse iç kanamaları durdurmaya yardımcı olur. Nanenin sakinleştirici etkisi nane yağı için de geçerlidir. Nane yağı ciltteki yanık lekelerini gidermekte ve soğuktan kaynaklanan şişlikleri indirmede etkilidir. Nane kaynatılıp buharı koklanırsa solunum yollarını açar ve soğuk algınlığına iyi gelir.
Astım, grip, bronşit ve öksürük için yararlıdır.Ateşi düşürür. Sinirleri kuvvetlendirir. Sükûnet verir. Heyecanları ve korkuyu yatıştırır. Kusmaları önler. Migren, uykusuzluk ve baş dönmelerinde faydalıdır.
El ayak titremesi, dil tutukluğu, felç ve uykusuzlukta kullanılır. Kalbi kuvvetlendirir. Sinirsel kalp çarpıntılarını keser. Erkeklerde ruhsal kaynaklı iktidarsızlığı giderir. Aybaşı kanamalarının muntazam ve ağrısız olmasını sağlar.
Sütle şişen memelerin şişini indirir. Soğuk algınlığında faydalıdır. Bağırsak solucanlarının düşürülmesinde yardımcı olur. İdrar söktürür. Mide ülseri ve gastrit olanlar fazla kullanmamalıdır. Şekercilik, likörcülük, lavantacılık ve eczacılıkta kullanılır.
Health & Nutrition Benefits Of Using Fresh Mint Leaves
The benefits of using fresh mint leaves in our daily diet is manifold. Here are some of them
- Inhaling fresh mint leaves relieves you from congestion problems, like sinus infections and common cold.
- Mint leaves eliminate toxins from the body and when included in the diet on a regular basis, eliminates bacteria and fungus from the body.
- Drinking herbal mint tea reduces irritated bowel syndromes and cleanses the stomach.
Mint is used in a variety of ways, but the most common is through the brewing of mint tea.Fresh mint tea can be made by pouring hot, but not boiling, water over fresh leaves of mint. When preparing mint tea, it is important that the preparation be covered while it is steeping to prevent the valuable volatile oils from evaporating.
Milk and sweetener can be used optionally.
- The antifungal properties associated with mint help in curing asthma and other allergic conditions.
- Mint helps in getting rid of headaches and migraines.
Halil ibrahim bereketi
Halil-İbrahim bereketi....
by Nazan Saatci ve Dostlari on Thursday, February 16, 2012 at 1:46pm ·
Halil-İbrahim bereketi....
Halil-İbrahim bereketi......
Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış.
Büyüğü Halil.
Küçüğü ise İbrahim...
Halil, evli çocuklu.
İbrahim ise bekârmış...
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...
Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş.
Bununla geçinip giderlermiş...
Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.
İkiye ayırmışlar.
İş kalmış taşımaya.
Halil, bir teklif yapmış :
İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.
Peki, abi demiş İbrahim...
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye... .
O gidince, düşünmüş İbrahim:
Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine
Böyle demiş ve
Kendi payından bir miktar atmış onunkine...
Az sonra Halil çıkagelmiş.
Haydi İbrahim. De miş, önce sen doldur da taşı ambara.
Peki abi.
İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.
O gidince, Halil düşünür bu defa:
Der ki:
Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.
Ama kardeşim bekâr.
O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.
Böyle düşünerek,
Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.
Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.
Bu, böyle sürüp gider.
Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur.
Karanlık basar.
Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.
Hatta azalmıyor bile.
Hak teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki...
Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.
Şaşarlar bu işe...
Aksine çoğalır buğdayları.
Dolar taşar ambarları.
Bugün "Bereket" denilince, bu kardeşler akla gelir.
Halil-İbrahim bereketi......
Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış.
Büyüğü Halil.
Küçüğü ise İbrahim...
Halil, evli çocuklu.
İbrahim ise bekârmış...
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...
Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş.
Bununla geçinip giderlermiş...
Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.
İkiye ayırmışlar.
İş kalmış taşımaya.
Halil, bir teklif yapmış :
İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.
Peki, abi demiş İbrahim...
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye... .
O gidince, düşünmüş İbrahim:
Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine
Böyle demiş ve
Kendi payından bir miktar atmış onunkine...
Az sonra Halil çıkagelmiş.
Haydi İbrahim. De miş, önce sen doldur da taşı ambara.
Peki abi.
İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.
O gidince, Halil düşünür bu defa:
Der ki:
Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.
Ama kardeşim bekâr.
O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.
Böyle düşünerek,
Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.
Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.
Bu, böyle sürüp gider.
Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur.
Karanlık basar.
Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.
Hatta azalmıyor bile.
Hak teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki...
Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.
Şaşarlar bu işe...
Aksine çoğalır buğdayları.
Dolar taşar ambarları.
Bugün "Bereket" denilince, bu kardeşler akla gelir.
Zahterin yararlari,yanik yarasina zahter,zahter mucizesi
zahterin yararları, zahterin faydaları, Yanık yarasında zahter, zahter mucizesi
by Nazan Saatci ve Dostlari on Thursday, February 16, 2012 at 5:26pm ·
zahterin yararları, zahterin faydaları, Yanık yarasında zahter, zahter mucizesi
Amanos Dağları'nda yetişen "zahter" bitkisi yanık yaralarına merhem oluyor.
Hatay yöresinde özellikle Amanos Dağları'nda yetişen ve kekiğe benzerliği ile bilinen ''zahter'' bitkisinin vücuttaki yaralar üzerindeki iyileştirici özelliği kullanılarak, yara örtüsü üretildi.
Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) ile Romanya Ulusal Deri ve Tekstil Araştırma Geliştirme Enstitüsü tarafından yürütülen ortak çalışmayla, vücutta oluşan yara ve yanıklara karşı zahter bitkisinden, bazı maddelerin birleşimiyle yeni nesil bir yara örtücü biyomalzeme elde edildiği bildirildi.
MKÜ Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Alpaslan Kaya,yaptığı açıklamada, bölgede yoğun olarak bulunan ve antioksidan özelliğe sahip zahteri kullanarak ''Cilt Enfeksiyonlarına Karşı Uçucu Yağ ve Seolit ile Desteklenmiş Kollajen Biometaryallerin Elde Edilmesi Projesi''ni hazırladıklarını söyledi.
Romanya ile iş birliği içerisinde hazırladıkları projenin TÜBİTAK tarafından da onaylandığını ifade eden Kaya, proje kapsamında zahterin de yer aldığı karışımla yara örtüsü ürününü geliştirdiklerini kaydetti.
Kaya, ''Geliştirilen yara örtücü biyomalzemeyle cilt üzerinde oluşan yara ve yanıkların enfeksiyon kapmadan daha kısa sürede iyileşmesi sağlanıyor'' dedi.
Tip ve Eczacilik tarihi sureci
Tıp Tarihi Süreci..
by Nazan Saatci ve Dostlari on Saturday, February 18, 2012 at 9:58pm ·
Tıp Tarihi Süreci..
Tıp Tarihi Süreci..
M. Ö. 2000 - Al bu otu ye.
M. S. 1000 - O ot kötü, gel bu duayı oku.
M. S. 1250 - O dua batıl inanç, al bu iksiri iç.
... M. S. 1500 - O iksirin ne faydası var, al bu hapı yut.
M. S. 1750 - O hap etkisiz, al bu antibiyotiği iç.
M. S. 2000 - O antibiyotik kimyasal, al bu otu ye..
Tıp Tarihi Süreci..
M. Ö. 2000 - Al bu otu ye.
M. S. 1000 - O ot kötü, gel bu duayı oku.
M. S. 1250 - O dua batıl inanç, al bu iksiri iç.
... M. S. 1500 - O iksirin ne faydası var, al bu hapı yut.
M. S. 1750 - O hap etkisiz, al bu antibiyotiği iç.
M. S. 2000 - O antibiyotik kimyasal, al bu otu ye..
En guc sey Thales Miletus
EN GUC SEY Thales of Miletus (c. 620 BCE – c. 546 BCE)
by Nazan Saatci ve Dostlari on Friday, February 17, 2012 at 4:04pm ·
EN GUC SEY
Thales of Miletus (c. 620 BCE – c. 546 BCE)
Ona en güç şey diye sormuşlar.
Kendini tanımak demiş.
En kolay şey nedir? demişler.
Başkasına öğüt vermek, demiş.
Az görülen bir şey nedir? Demişler.
Zorba bir hükümdarın yaşlanmışı,demiş.
Mutszuluğa kolayca katlanmanın çaresini sormuşlar.
Daha mutsuz kişilerin hallerine bakarak ,demiş.
Erdemle yaşamanın çaresini sormuşlar.
Başkalarında görüp ayıpladığımız şeyleri yapmayarak ,demiş.
Mutlu insan kimdir? demişler.
Sağlığı yerinde ,zengin,yürekli,bilgili olandır, demiş.
Güzellik nereden gelir? demişler.
Yüzden değil ,iyi davranışlardan gelir,demiş.
Şu öğütleri de vermiş sonra:
"Haksız kazançla zengin olma.
Yakınlarına ve dostlarına söylediğin kötü sözler yüzünden mahkemelere düşmemeğe çalış.
Ve unutma ki sen anana,babana karşı nasıl davranırsan,çocukların da sana karşı öyle davranırlar."
Thales of Miletus (c. 620 BCE – c. 546 BCE)
Ona en güç şey diye sormuşlar.
Kendini tanımak demiş.
En kolay şey nedir? demişler.
Başkasına öğüt vermek, demiş.
Az görülen bir şey nedir? Demişler.
Zorba bir hükümdarın yaşlanmışı,demiş.
Mutszuluğa kolayca katlanmanın çaresini sormuşlar.
Daha mutsuz kişilerin hallerine bakarak ,demiş.
Erdemle yaşamanın çaresini sormuşlar.
Başkalarında görüp ayıpladığımız şeyleri yapmayarak ,demiş.
Mutlu insan kimdir? demişler.
Sağlığı yerinde ,zengin,yürekli,bilgili olandır, demiş.
Güzellik nereden gelir? demişler.
Yüzden değil ,iyi davranışlardan gelir,demiş.
Şu öğütleri de vermiş sonra:
"Haksız kazançla zengin olma.
Yakınlarına ve dostlarına söylediğin kötü sözler yüzünden mahkemelere düşmemeğe çalış.
Ve unutma ki sen anana,babana karşı nasıl davranırsan,çocukların da sana karşı öyle davranırlar."
Avukat ve sarisin / Blonde and the lawyer
Avukat ve sarisin / Blonde and the lawyer
by Nazan Saatci ve Dostlari on Sunday, February 19, 2012 at 5:55pm ·
Avukat ve sarisin
Bir uçakta cingoz bir avukat ile sarisin aptal gorunuslu bir hanim yanyana oturuyorlar. Avukat hem hanimla yakinlasmak hem de hoşca vakit gecirmek icin bir oyun teklif ediyor. Kabul gorunce oyunu anlatiyor
-Size bir soru soracagım, cevabi bilemezseniz bana 5 dolar vereceksiniz, sonra siz soracaksınız bilemezsem ben size 50 dolar verecegim. Ve ilk soruyu soruyor: -Ay ile dunya arasindaki uzaklik ne kadardir? Kadin tek soz soylemeden cantasindan 5 dolar cikarip adama uzatiyor Soru sorma sirasi sarisina geliyor: -Tepeye 3 ayakla tirmanip 4 ayakla asagi inen sey nedir? Adam dakikalarca dusunuyor yanıtı bulamiyor. Cüzdanindan 50 dolar cikarip kadina uzatiyor. Kadin parayi kibarca alip cantasina koyarken avukat merakla soruyor -Cevap ne peki ?
Kadin tek kelime etmeden cantasini aciyor ve 5 dolari uzatiyor
Blonde and the lawyer
There was a blonde who found herself sitting next to a Lawyer on an airplane. The lawyer just kept bugging the blonde wanting her to play a game of intelligence. Finally, the lawyer offered her 10 to 1 odds, and said every time the blonde could not answer one of his questions, she owed him $5.00, but every time he could not answer hers, he'd give her $50.00. The lawyer figured he could not lose, and the blonde reluctantly accepted.
The lawyer first asked, "What is the distance between the Earth and the nearest star?"
Without saying a word the blonde handed him $5.00. then the blonde asked, "What goes up a hill with 3 legs and comes back down the hill with 4 legs?"
Well, the lawyer looked puzzled. He took several hours, looking up everything he could on his laptop and even placing numerous air-to-ground phone calls trying to find the answer. Finally, angry and frustrated, he gave up and paid the blonde $50.00
The blonde put the $50 into her purse without comment, but the lawyer insisted, "What is the answer to your question?"
Without saying a word, the blonde handed him $5
Bir uçakta cingoz bir avukat ile sarisin aptal gorunuslu bir hanim yanyana oturuyorlar. Avukat hem hanimla yakinlasmak hem de hoşca vakit gecirmek icin bir oyun teklif ediyor. Kabul gorunce oyunu anlatiyor
-Size bir soru soracagım, cevabi bilemezseniz bana 5 dolar vereceksiniz, sonra siz soracaksınız bilemezsem ben size 50 dolar verecegim. Ve ilk soruyu soruyor: -Ay ile dunya arasindaki uzaklik ne kadardir? Kadin tek soz soylemeden cantasindan 5 dolar cikarip adama uzatiyor Soru sorma sirasi sarisina geliyor: -Tepeye 3 ayakla tirmanip 4 ayakla asagi inen sey nedir? Adam dakikalarca dusunuyor yanıtı bulamiyor. Cüzdanindan 50 dolar cikarip kadina uzatiyor. Kadin parayi kibarca alip cantasina koyarken avukat merakla soruyor -Cevap ne peki ?
Kadin tek kelime etmeden cantasini aciyor ve 5 dolari uzatiyor
Blonde and the lawyer
There was a blonde who found herself sitting next to a Lawyer on an airplane. The lawyer just kept bugging the blonde wanting her to play a game of intelligence. Finally, the lawyer offered her 10 to 1 odds, and said every time the blonde could not answer one of his questions, she owed him $5.00, but every time he could not answer hers, he'd give her $50.00. The lawyer figured he could not lose, and the blonde reluctantly accepted.
The lawyer first asked, "What is the distance between the Earth and the nearest star?"
Without saying a word the blonde handed him $5.00. then the blonde asked, "What goes up a hill with 3 legs and comes back down the hill with 4 legs?"
Well, the lawyer looked puzzled. He took several hours, looking up everything he could on his laptop and even placing numerous air-to-ground phone calls trying to find the answer. Finally, angry and frustrated, he gave up and paid the blonde $50.00
The blonde put the $50 into her purse without comment, but the lawyer insisted, "What is the answer to your question?"
Without saying a word, the blonde handed him $5
John William Waterhouse
John William Waterhouse
by Nazan Saatci ve Dostlari on Sunday, February 19, 2012 at 6:31pm ·
John William Waterhouse
Gençlik yıllarında Nino olarak bilinen John William Waterhouse, 6 Nisan 1849'da Roma'da doğmuştu. Anne ve babası sanata olan ilgilerinden dolayı İtalya'ya gelmiş iki İngiliz ressamdı. Waterhouse ve ailesi 1850'li yılların sonlarına doğru İngiltereye geri döndüler. Waterhouse babasının stüdyosunda heykel ve resim üzerine yeteneklerini geliştirdi. Kraliyet Akademisine birçok kez başvuruda bulunduktan sonra ancak 1870 yılında kabul edildi. 1895 yılında akademinin bir üyesi oldu.
Waterhouse'un doğduğu yere olan sevgisini yansıtan ilk çalışmaları İtalyan tema ve manzaralarına odaklanmıştır. Daha sonraki çalışmalarında Alma-Tadema ve Frederick Leighton gibi pre-raphaelist ressamların işlediği konularla ilgilenmiştir.
Özellikle Roma mitolijisi ve Keats, Tennyson gibi klasik İngiliz şairleri olmak üzere klasik mitoloji, tarih ve edebiyat konuları üzerine yaptığı 200'den fazla tablosu bulunmaktadır. Öldüren cazibeleriyle erkekleri kurban durumuna düşüren güzel kadınlar eserlerinde yer alan önemli ögedir.
Yaşadığı süre içinde tanınmış olan ender ressamlardan biridir. Uzun bir hastalık döneminden sonra 10 Şubat 1917'de ölünceye kadar resim yapmaya devam etmiştir. Başta Frank Dicksee ve Herber James Draper olmak üzere daha sonraki pre-raphaelistlerin çoğu Waterhouse'un stilinden önemli ölçüde etkilenmişlerdir.
John William Waterhouse
Waterhouse, circa 1886. Born 6 April 1849(1849-04-06)
Rome, Papal States Died 10 February 1917(1917-02-10) (aged 67)
London, United Kingdom Nationality British Field Painter Training Royal Academy Movement Pre-Raphaelite Works Hylas and the Nymphs
The Lady of Shalott
Ophelia Influenced by Lawrence Alma-Tadema
Frederic Leighton
John William Waterhouse (baptised 6 April 1849; died 10 February 1917) was an English painter known for working in the Pre-Raphaelite style. He worked several decades after the breakup of the Pre-Raphaelite Brotherhood, which had seen its heyday in the mid-nineteenth century, leading him to have gained the moniker of "the modern Pre-Raphaelite".[1] Borrowing stylistic influences not only from the earlier Pre-Raphaelites but also from his contemporaries, the Impressionists,[1] his artworks were known for their depictions of women from both ancient Greek mythology and Arthurian legend.
Born in Italy to English parents who were both painters, he later moved to London, where he enrolled in the Royal Academy of Art. He soon began exhibiting at their annual summer exhibitions, focusing on the creation of large canvas works depicting scenes from the daily life and mythology of ancient Greece. Later on in his career he came to embrace the Pre-Raphaelite style of painting despite the fact that it had gone out of fashion in the British art scene several decades before.
Although not as well known as earlier Pre-Raphaelite artists such as Dante Gabriel Rossetti, John Everett Millais and William Holman Hunt, Waterhouse's work is currently displayed at several major British art galleries, and the Royal Academy of Art organised a major retrospective of his work in 2009.
Gençlik yıllarında Nino olarak bilinen John William Waterhouse, 6 Nisan 1849'da Roma'da doğmuştu. Anne ve babası sanata olan ilgilerinden dolayı İtalya'ya gelmiş iki İngiliz ressamdı. Waterhouse ve ailesi 1850'li yılların sonlarına doğru İngiltereye geri döndüler. Waterhouse babasının stüdyosunda heykel ve resim üzerine yeteneklerini geliştirdi. Kraliyet Akademisine birçok kez başvuruda bulunduktan sonra ancak 1870 yılında kabul edildi. 1895 yılında akademinin bir üyesi oldu.
Waterhouse'un doğduğu yere olan sevgisini yansıtan ilk çalışmaları İtalyan tema ve manzaralarına odaklanmıştır. Daha sonraki çalışmalarında Alma-Tadema ve Frederick Leighton gibi pre-raphaelist ressamların işlediği konularla ilgilenmiştir.
Özellikle Roma mitolijisi ve Keats, Tennyson gibi klasik İngiliz şairleri olmak üzere klasik mitoloji, tarih ve edebiyat konuları üzerine yaptığı 200'den fazla tablosu bulunmaktadır. Öldüren cazibeleriyle erkekleri kurban durumuna düşüren güzel kadınlar eserlerinde yer alan önemli ögedir.
Yaşadığı süre içinde tanınmış olan ender ressamlardan biridir. Uzun bir hastalık döneminden sonra 10 Şubat 1917'de ölünceye kadar resim yapmaya devam etmiştir. Başta Frank Dicksee ve Herber James Draper olmak üzere daha sonraki pre-raphaelistlerin çoğu Waterhouse'un stilinden önemli ölçüde etkilenmişlerdir.
John William Waterhouse
Waterhouse, circa 1886. Born 6 April 1849(1849-04-06)
Rome, Papal States Died 10 February 1917(1917-02-10) (aged 67)
London, United Kingdom Nationality British Field Painter Training Royal Academy Movement Pre-Raphaelite Works Hylas and the Nymphs
The Lady of Shalott
Ophelia Influenced by Lawrence Alma-Tadema
Frederic Leighton
John William Waterhouse (baptised 6 April 1849; died 10 February 1917) was an English painter known for working in the Pre-Raphaelite style. He worked several decades after the breakup of the Pre-Raphaelite Brotherhood, which had seen its heyday in the mid-nineteenth century, leading him to have gained the moniker of "the modern Pre-Raphaelite".[1] Borrowing stylistic influences not only from the earlier Pre-Raphaelites but also from his contemporaries, the Impressionists,[1] his artworks were known for their depictions of women from both ancient Greek mythology and Arthurian legend.
Born in Italy to English parents who were both painters, he later moved to London, where he enrolled in the Royal Academy of Art. He soon began exhibiting at their annual summer exhibitions, focusing on the creation of large canvas works depicting scenes from the daily life and mythology of ancient Greece. Later on in his career he came to embrace the Pre-Raphaelite style of painting despite the fact that it had gone out of fashion in the British art scene several decades before.
Although not as well known as earlier Pre-Raphaelite artists such as Dante Gabriel Rossetti, John Everett Millais and William Holman Hunt, Waterhouse's work is currently displayed at several major British art galleries, and the Royal Academy of Art organised a major retrospective of his work in 2009.
Agate ve Akik tasi ve etkileri / agate facts,information and description
AGATE AKIK TASI VE ETKILERI / Agate Facts, Information and Description
by Nazan Saatci ve Dostlari on Monday, February 20, 2012 at 3:48pm ·
- Metafiziksel ve psikolojik etkiler
Bu tas guclu bir enerjiye sahiptir.Canlılık veren enerjisiyle, kendinizi sıkıntılı ve kötü hissettiğiniz anlarda olayların iyi yönünü de görmenizi sağlar. İnsanların olumsuzluklarından kolayca etkileniyorsaniz akik size iyi gelecektir.Bedenin gerginlik olan kisimlarina sicaklik hissi verir ve gerginligi azaltir.
Kendisini taşıyan kişiye güç, keyif ve iyimserlik hissi verir. Ceplerinde bu taşı taşıyan çocukları olumsuz duygulardan ve münakaşalardan uzak tutar.
Dünyevi başarıyı simgeleyen akik, negatif enerjiye karşı koruma sağlar ve tükenmiş olan cesareti canlandırır. İşadamlarının bu taşı, özellikle belin altında (cepte veya yüzük olarak olabilir) taşımaları faydalı olacaktır. Özellikle yüzük olarak kullanıldığında, kişinin kendisine güvenini artırır.
Kırmızımsı turuncu renkteki akikler (Carnelian) fiziksel canlılığı artırarak tembelliği giderir. Yaşanılan ana yoğunlaşma isteğini güçlendirir.
Mavi renkli olan akikler nazara karşı etkilidir. Ayrıca; sadece rengiyle bile kişinin içini ferahlatan mavi akik, konuşma güçlüğü çekenler için faydalıdır.
Mavi akik taşı; sosyal ortamlarda gereksinim duyulan serinkanlılık ve özgüven duygularını güçlendirir. Belli Konuya yoğunlaşmaya ve konuşmaya yardımcı olur. Sinir bozukluklarını yatıştırır ve topluluk önünde yapılacak konuşmalarda duyulan heyecanı giderir.Yosun akik, insanın içini koşulsuz sevgi ile doldurur ve kişinin ruhsal gelişimine yardımcı olur.
Agate is the Mystical birthstone for September. It is also the birth stone for the Zodiac sign of Gemini . Agate is the accepted gemstone for the 12th and 14th wedding anniversaries.
A very small sample of some of the many agates which are found all over the world. A hard stone, usually within the range of 7-9 on the Mohs scale agates are found in all colors of the rainbow, although green and blue are quite rare.
Agate is a variety of chalcedony formed from layers of quartz which usually show varicolored bands. It usually occurs as rounded nodules or veins.
Often tiny quartz crystals form within the stone and add to the beauty and uniqueness of individual stones. These crystals are called drusy (sometimes misspelled as druzy). Lapidaries often cut just the drusy from an agate and jewelers use these drusy cabochons as the main stone or as an accent stone in their jewelry designs.
Some named varieties are: moss agate, eye agate; and plume agate, which looks like it's filled with beautiful feather plumes (see more agate variety names).
Agate is a relatively inexpensive stone except for some varieties with unusual banded or scenic markings. In recent years, Montana agate has gained wide acceptance in jewelry and well cut stones with nicely defined patterns often exceed the price of some of the more well known gemstones. Plume agate is another that often brings high dollar.
Agate is found all over the world including: the Africa, Asia, Brazil, Egypt, Germany, India, Italy, Mexico, Nepal, and the USA.
Agate Folklore, Legend, and Healing Properties:
Agate is believed to discern truth, accept circumstances, and is a powerful emotional healer. Legend says that Agate improves memory and concentration, increases stamina and encourages honesty. Agate is said to be particularly beneficial to people born under the sign of Gemini as it helps them to remain calm and focused
It is believed to prevent insomnia and insure pleasant dreams, to enhance personal courage and protect one against danger. Agate provides a calming influence, improves perception, concentration and helps to develop and increase one's analytical talents.
Labels:
agate,
akik,
and,
description,
etkileri,
Facts,
health,
information,
tasi,
ve
MERCIMEGIN FAYDALARI / BENEFITS OF LENTIL
MERCIMEGIN FAYDALARI / BENEFITS OF LENTIL
by Nazan Saatci ve Dostlari on Monday, February 20, 2012 at 5:11pm ·
MERCİMEK: Lifli
ve bol proteinli bir besin olan mercimek başta B vitamini ve demir
olmak üzerekalsiyum, manganez, sodyum, bakır, çinko ve fosfor
mineralleri açısından da zengindir.
Mercimeğin Faydaları: Besin değeri oldukça yüksek olan mercimek vücuda ve zihne güç verir. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Gözlere de yararlıdır. Mercimeğin kalori değeri de yüksektir. Enerji verir ve yorgunluğu giderir. Kansızlara faydalıdır. Anne sütünü attırır. Kandaki kolesterol oranını düşürür ve kan akışını hızlandırır. Kalp ve damar hastalıkları ile şeker hastalığındankorunmaya yardımcı olur. Kalp krizi riskini azaltır. Bağırsakları çalıştırarak vücuttaki zararlı maddelerin uzaklaştırılmasını kolaylaştırır ve kabızlığı giderir.
Mercimek Nasıl Kullanılır? Mercimek genellikle çorbası yapılarak tüketilir. Ayrıca yemeklere de katılır. Mercimek kaynatılıp suyu içilirse göğüs ağrılarınıhafifletir ve öksürüğü keser.
Lentils are low in calories and high in nutrition. Eating them at least once a week is a great way to add the health benefits of these tasty legumes to your diet.
Heart HealthStudies have found that people who eat high fiber legumes like lentils have a much reduced risk of heart disease. The high levels of folate and magnesium in lentils also go a long way in protecting the heart.
Stabilize Blood SugarDue to their high fiber content, lentils help in regulating blood sugar by providing steady, slow-burning energy and balancing blood sugar levels.
High in Iron Lentils are loaded with iron and are a great way to replenish the body's iron stores, especially for people who don't eat red meat like vegans and vegetarians.
B VitaminsLentils are a great source of B vitamins, most notably folate and niacin (B3). B vitamins are important for the healthy functioning of the nervous, digestive, and immune systems.
Lower CholesterolLentils are a great cholesterol lowering food due to their high levels of fiber.
Protein PackedProtein makes up 26% of the calories in lentils and they have the third highest level of protein than any other plant food. It's no wonder that they're a staple in many parts of the world.
Lentils: Calories in Lentils
Lentils have been a part of the human diet since the neolithic times. A majority of lentils calories comes from proteins. It is third highest in terms of protein content, after soybeans and hemp. Let's find out more on lentils calories.
Lentils are said to be the first domesticated crops. They are said to have their origin in the Near East. Of the total lentils calories, about 26% come from proteins. It is an important part of diet in many parts of the world. Lentils are a major part of Indian cuisine, as the Indian continent has a large vegetarian population. There are many types of lentils so read on further to know about the different types of lentils and calories in lentils.
Types of Lentils
Lentils are found in various colors, ranging from yellow and red-orange to green, black and brown. The skin of red, white and yellow lentils is usually removed. They are also available in various sizes. Some lentils are sold with the skin and some are sold without the skin. There are some lentils that are sold whole, while others are sold split. In some cultures, beans and peas are also termed as lentils, however they are in reality, pulses. The various types of lentils are Spanish Pardina, yellow lentils, eston green lentils, brown skinned-red lentils, big Mexican yellow lentils.
Lentils Nutrition Facts
Lentils are easy to cook and are easily available as well. They can be given to children, sick and old people as well. The nutritional values of lentils are well-known. Let's see what they are, in detail.
Mercimeğin Faydaları: Besin değeri oldukça yüksek olan mercimek vücuda ve zihne güç verir. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Gözlere de yararlıdır. Mercimeğin kalori değeri de yüksektir. Enerji verir ve yorgunluğu giderir. Kansızlara faydalıdır. Anne sütünü attırır. Kandaki kolesterol oranını düşürür ve kan akışını hızlandırır. Kalp ve damar hastalıkları ile şeker hastalığındankorunmaya yardımcı olur. Kalp krizi riskini azaltır. Bağırsakları çalıştırarak vücuttaki zararlı maddelerin uzaklaştırılmasını kolaylaştırır ve kabızlığı giderir.
Mercimek Nasıl Kullanılır? Mercimek genellikle çorbası yapılarak tüketilir. Ayrıca yemeklere de katılır. Mercimek kaynatılıp suyu içilirse göğüs ağrılarınıhafifletir ve öksürüğü keser.
Lentils are low in calories and high in nutrition. Eating them at least once a week is a great way to add the health benefits of these tasty legumes to your diet.
Heart HealthStudies have found that people who eat high fiber legumes like lentils have a much reduced risk of heart disease. The high levels of folate and magnesium in lentils also go a long way in protecting the heart.
Stabilize Blood SugarDue to their high fiber content, lentils help in regulating blood sugar by providing steady, slow-burning energy and balancing blood sugar levels.
High in Iron Lentils are loaded with iron and are a great way to replenish the body's iron stores, especially for people who don't eat red meat like vegans and vegetarians.
B VitaminsLentils are a great source of B vitamins, most notably folate and niacin (B3). B vitamins are important for the healthy functioning of the nervous, digestive, and immune systems.
Lower CholesterolLentils are a great cholesterol lowering food due to their high levels of fiber.
Protein PackedProtein makes up 26% of the calories in lentils and they have the third highest level of protein than any other plant food. It's no wonder that they're a staple in many parts of the world.
Lentils: Calories in Lentils
Lentils have been a part of the human diet since the neolithic times. A majority of lentils calories comes from proteins. It is third highest in terms of protein content, after soybeans and hemp. Let's find out more on lentils calories.
Lentils are said to be the first domesticated crops. They are said to have their origin in the Near East. Of the total lentils calories, about 26% come from proteins. It is an important part of diet in many parts of the world. Lentils are a major part of Indian cuisine, as the Indian continent has a large vegetarian population. There are many types of lentils so read on further to know about the different types of lentils and calories in lentils.
Types of Lentils
Lentils are found in various colors, ranging from yellow and red-orange to green, black and brown. The skin of red, white and yellow lentils is usually removed. They are also available in various sizes. Some lentils are sold with the skin and some are sold without the skin. There are some lentils that are sold whole, while others are sold split. In some cultures, beans and peas are also termed as lentils, however they are in reality, pulses. The various types of lentils are Spanish Pardina, yellow lentils, eston green lentils, brown skinned-red lentils, big Mexican yellow lentils.
Lentils Nutrition Facts
Lentils are easy to cook and are easily available as well. They can be given to children, sick and old people as well. The nutritional values of lentils are well-known. Let's see what they are, in detail.
- There is no cholesterol content in lentils.
- At the same time, they are very low in saturated fat.
- The sugar content in lentils is also very low.
- Lentils are rich in dietary soluble fiber.
- Lentils are high in iron, and hence are an important part of a vegetarian diet. About 60% of recommended dietary allowance of iron can be got from 100 grams of lentils.
- Phosphorous is also found in high amounts in lentils.
- The other important nutrient that lentils are rich in, is thiamin. One hundred grams of lentils contain 67% of the recommended dietary allowance of thiamin.
- Very few people are aware that lentils are also high in Vitamin C.
- Along with the above mentioned nutrients, lentils are also high in folic acid.
- Lentils provide Vitamin B to the body as well.
- Lentils are also packed with antioxidants necessary for the body.
Subscribe to:
Posts (Atom)