Saturday, August 4, 2012

BIR MUTSUZLUK SENFONISI by Nazan Saatci on Friday, April 29, 2011

BIR MUTSUZLUK SENFONISI

by Nazan Saatci on Friday, April 29, 2011


Bir masal gibiyiz. Sanki dünyanin bir ucunda varolmus mutsuzlar ülkesiyiz. Bir sikayetdir gidiyor. Her gün her köseden bir çiglik yükseliyor. Bir mutsuzluk senfonisidir çaliniyor güzel ülkemizde. Fikralara bile gülemeyen, altinda bir bit yenigi arayan, sikayet etmeyi aliskanlik haline getiren karamsar insanlarimiz gün geçtikçe çogaliyor.

Oysa mutsuzluk da mutluluk da bulasici hastalik gibidir. Birakirsaniz sizi sarar ve hemen etkisi altina alir. Mutlu ya da mutsuz olmanin seçimi ise tamamen insana aitdir. Mutlu olmak bir sanattir, özenle yaratilmak ister. Insan bütün sorunlarina ragmen mutlu olmayi basarabilmeli, hemde sadece elindekilerle yetinerek.

Simdi kisisel düsünmek yerine büyük düsünelim. Japonya mesela, son hizla dünyanin bir numarasi olma yolunda bir ülkeydi, gördük, bir gün içinde alt üst oldular, olmalari gerektigi yerden yillarca geriye dustüler. Bugün onlarin mutsuz olmak için ne çok nedenleri var, bizim ise mutlu olmak için ne cok ümidimiz…

Bardagimizin yarisi dolu ve biz el ele vererek kalanini da doldurabiliriz; Eger bu ülkenin her kösesinde yasayan insanin bizim insanimiz oldugunu unutmaz onlari sevgiyle birlestirebilirsek. Bu vatan bizim, bu memleket bizim, bunu unutmadan, üzerimize çöken bu karamsar düsünceler zincirini kirmayi basarip hayata baska bir pencereden bakmayi basarabilirsek. Daha da geç olmadan düsünce seklimizi degistirebilirsek çünkü müzmin hastaliklari iyilestirmek zordur.

Hayatdan beklentimiz nedir? Mutluluk bize göre ne demektir? Bizi ne mutlu eder? Neden farkli bakmayi, farkli düsünmeyi denemiyoruz? Neden Inatçiligi, egoistligi ve çok bilmisligi bir kenara birakip birbirimize tolerasli olamiyoruz? Bagirip çagirarak kulaktan dolma bilgilerle hakliligimizi ispatlamaya çalismak yerine, sakin arastiran yerinde konusan insan olmayi beceremiyoruz?

Bugün güzel ülkemin o çok güzel yürekli insanlarina “size sikayet etmek, birbirinize saldirmak, provokasyonlara alet olmak ve kisacasi mutsuzluk yakismiyor” diyor ve o mutsuzlara bir küçük öykümü anlatmak istiyorum. Kisacasi ben bugün herkesle sadece mutlu olmayi paylasmak istiyorum.

ADAM ARIYORDU ONU…VE HAYATI BOYUNCA DA ARAYIP DURDU.

Adam dua etti Rabbine; “Bir evim olsa” dedi. “Çok mutlu olurdum. Bana ait bir ev, pencerelerinde çiçekli perdeleri olan, bacasindan duman tüten bir güzel ev…”

Adamin bir evi oldu ama adam tatmin olmadi.

”Bu ev çok bos” dedi. “Böyle mutlu olamam, bir kadinim olmali. Bu eve perdeleri elleriyle dikecek, bana yemekler pisirecek beraberce hayati paylacagim bir kadinim olmali, bu ev çok bos…”

Adamin bir kadini oldu. Evlendi ama mutlu olmadi.“Mutsuzum” dedi elerini açip yine…” Bir çocugumuz bile yok. Halbuki simdi biliyorum…beni mutlu edecek sey aslinda bir çocukmus, ne kadar yanilmisim.”

Adamin bir çocugu oldu ama adam yine mutlu olmadi.

“Mutluluk çocuk sahibi olmakla bitmiyormus” dedi kendi kendine. “Simdi daha cok endiseliyim, mutlu degilim. Ona iyi bir gelecek veremedikten sonra nasil mutlu olabilirim?”. Ellerini kaldirdi ve dua etti. “Ona iyi bir gelecek istiyorum Allahim.” “Onun için daha çok kazanmaliyim, o zaman mutlu olurum.”

Mevlasi duydu sesini. Adam disini tirnagina katti ve daha çok çalisti, daha çok para kazandi, daha iyi bir gelecek hazirladi çocuguna ve sonradan dogacak olan çocuklarina.

Ama birde bakti ki zaman ilerlemis, yas geçmis. “Iyi görünmüyorum” dedi adam aynaya bakarken. “Ne kadar yasli ve yorgunum, hastayim da…çok mutsuzum, genç olsaydim ve simdiki aklim olsaydi eminim mutlu olurdum ama bu dilegim kabul olmaz…artik geriye donemem ki…artik mutlu da olamam. Meger mutlu olmak için ne çok seye ihtiyacim varmis, onlara kavusamayacagimi biliyorum.

Adam mutlulugun ne oldugunu bilemeden, kendisine verilen herseye ragmen mutsuz bu dünyadan göçüp gitti.

Siz bu hikayedeki gibi hayatinizi karamsar yasamayin. Ömrünüzü mutluluk arayarak geçirmek yerine, onu yaratmayi deneyin.

Siz mutlulugu; günesin sicacik isinlarinda, lapa lapa yagan karda, yeni açmis tomurcuklariyla etrafi pespembe süsleyen bahar dallarinda, rengarek kurumus sonbahar yapraklarinda, civil civil öten kus seslerinde ve bütün mevsimlerde hissedin. Aslinda sahip oldugunuz herseyin, nefes alabilmenin bile bir mutluluk oldugunu, sükretmenin erdem oldugunu unutmayin. Paylasmanin sevinçler yaratacagini, yardim etmenin yüreginizi kabartip sizi mutlu kilacagini bilin. Baskalarinin mutlu olmasi için yapacaginiz her iyiligin size bir gün mutluluk olarak geri dönecegini aklinizdan hiç çikarmayin.

Sevgili dostlarim gelin siz, mutlulugun sadece yürekte hissedilen ve maddiyatla hiç bir ilgisi olmayan bir hal oldugunu kabul edin ve bu isik dogrultusunda hayatiniza yeniden baslayip çok da geç olmadan, önünüzden kayip geçmekte olan mutluluklari teker teker yakalayin.

Hepiniz o kadar degerlisiniz ki…Birbirinize olan sevginizi nefrete dönüstürmelerine müsade etmeyin. Yikici olmak yerine yapici olmayi deneyin. Birbirinizi farkli insanlar gibi görmeyin, sevgiyi içinizden hiç eksik etmeyin. Bir bütün oldugunuzu, Yaradan’in zerreleri oldugunuzu unutmayin.

Hepinize mutlu, neseli günler diliyorum. Sevgiyle…

Nazan Saatci

28 Nisan 2011/ U.S.A

No comments:

Post a Comment