DENIZ GEZMIS’DEN OSAMA BIN LADEN’E
by Nazan Saatci on Wednesday, May 7, 2011
Bazi insanlar ölümü hakkediyorlar mi diye düsündügümde iki ses geliyor benden. Içimdeki birinci ben atliyor hemen; Tabi diyor,baskalarinin ölümlerine neden olmus insanlar neden öldürülmesinler ki? Sonra ikinci ben atlyor ortaya; Yok diyor, bir karincayi bile yaratamayan insan oglu, senin can almaya ne hakkin olabilir?
Kaldi ki haklilik dereceleri hep tartisilmistir. Bir noktaya gelirsiniz kimin hakli kimin haksiz olduguna kara vermek mümkün olmaz. Herkes kendine göre hakli da olabilir, haksiz da. Ilahi adalete inanan ben, agir ceza sistemleriyle bu içgüdüsel zalimligimi yok etmek istiyorum. Hayir ne öldürmeyi,ne de ölünün arkasindan mutlu olmayi kabul edemiyorum.
Yil 1972 , tam 39 yil once bugün. Deniz Gezmis, Mahir Çayan, Hüseyin Inan ve onlar gibi niceleri, ya vurularak, ya iskence ile ya da asilarak öldürüldüler. O dönemin sartlari içinde hakli olduklarini düsündüler ve memleketlerine olan sevgilerinin büyüklügu onlarin gencecik yaslarda ölmelerine neden oldu.
Deniz Gezmis ve arkadaslarinin resimleri ablamla beraber paylastigimiz yatak odamizin duvarlarinin büyük bir kisminda yapisikti. Biz o dönemin yeni gelisen çocuklariydik ve onlari hep kahramanlar olarak hatirladik. Infazin haberlerini okuyup son resimlerini gördügümüz gün aglamistik. Öyle genç ve yakisikliydilar ki, öyle korkusuzca baskaldiriyorlardi ki onlara hayran olmamak, üzülmemek mümkün degildi.
Bizim tarihimizde yine böyle üzüntü ile hatirladigimiz bir Basbakanimiz bile var. Adnan Menderes ve arkadaslarinin asilma neredenleri simdilerde adi suça bile girmiyor. Bu tür ölümlerin yerlerini, tarihin akisi içinde keskelere ve pismanliklara biraktiklarini artik biliyoruz.
Ve yine haftanin gündemi, Osama bin Laden. Bazilarina göre kahraman, bazilarina göre bir cani. Isin asli neydi? Bir Hollywood filmi seyreder gibi seyrettigimiz ve hiçbir zaman gerçegini tam olarak ogrenemeyecegimiz 11 Eylül 2001 de vurulan ikiz kulelerin asil senaristi tek basina o muydu yoksa isin altinda baska seyler mi vardi, bilemiyoruz tabi. Bastan sona emniyet sorunumuz var deyip olayin her anini basina ve arastirmalara kapatan Amerika o zaman ne kadar gerçekçiydi, simdi ne kadar dürüst?
Yine üzeri örtülen bir seyler var. Bu hikaye Amerika’nin istedigi gibi yazilip yürütülmüs bir olay görünümünü bir türlü kaybedemiyor, kisacasi Amerika bir türlü inandirici olamiyor. Çok da umurlarinda degil ya, yürüyüp gidiyorlar iste, kanunsuz, kuralsiz. Istedikleri herseyi elde ederek. Kim tutar onlari, onlarin basarisi için hersey mubahtir. Minareyi çalan kilifini hazirlar aslinda, artik Amerika ona bile ihtiyaç duymuyor.
Kim hakli kim haksiz diye hesaplayana kadar, ölen her kisi için üzülmeye deger diyorum, bu olayin akabindeki savaslarda ölen binlerce insan da düsünerek.
Ölümü hiç kimse hakketmez aslinda, bizler istedigimiz gibi düsünürüz, kisacasi benligimiz kizdiginda bir suçlu buluveririz. O an bir caniden farkli düsünmeyiz. Benim yukarda bahsettigim içimdeki ilk sesim gibi.
Her ölenin arkasindan sevenleri üzülür, her can için yanmakta olan bir canan vardir. Her insanin kendince hakli oldugu bir tarafi, düsünce biçimi yada hasta bir yapisi vardir muhakkak. Eh hasta varsa timarahaneler de mevcut aslinda. Kisacasi dostlarim her ölüm acitir ve her ölüm erken vedadir birileri için.
Yeryüzünü terkeden bütün ruhlari saygiyla aniyor nacizane bir siirimle bitirmek istiyorum. Rabbim ruhlarimiza inaç ve dolayisiyla kuvvet versin. Öyle bir kuvvetle beslesin ki bizleri, ölümü dahi kolay kabullenebilelim hayatlarimizda.
ERKEN OLUR VEDALAR…
Gidenin arkasindan, Bir kasvettir çöker yüreklere, Bir hüzündür sarar gönülleri. Gitmek zordur ama Kalan olabilmek, Iste o imkansizi basarmak gibidir.
Çogu kez hatiralar kalir geriye Yipranmis bir pipo ya da bir tesbih. Belki bir yüzük, ya da mektup. Siirler, sarkilar ama hep onu anlatan. Bazen bir çift patik yada bos bir besik, Eskimis kitaplar, bir okul çantasi. Kimbilir belki tüylü dostun bir oyuncagi, Ve muhakkak mutlu günlerin fotograflari. Çogu kez kokusu, enerjisi, Kulaklarda çinlamaya devam eden sesi Birde unutulmak istenmeyen hayali. Ve ruhunuzun ögrenecegi seyahati.
Yanlizlik, kasvet ve hüzün Yoldas olur gidenin arkasinda kalana. Ne çok sey söylemek ister insan pesi sira Ne çok söz vardir aslinda. Alabilseniz filmi geriye Hersey eskisi gibi olsa, Sarilabilseniz ona bir kez daha. Hayal bu ya, her gidenin bir dönüsü olsa. En zoru da ertesi gündür aslinda. Dayanilmaz bir aci ile uyanilir uykudan Kabusdan uyanmak gibidir yeni güne, Yapayanliz, sessiz… Agitlar yakilir gönüllerde, Dillerde dualar Dökülür sel gibi gözyaslari gidenin ardindan. Acitir ayriliklar Ve her zaman erken olur vedalar.
Nazan Saatçi
5 Mayis 2011 / USA
No comments:
Post a Comment